7 Temmuz 2015 tarihinden bu yana Genel Kurmayın açıklamasına göre 377 şehit vermişiz. Şehitlerimizin hemen hepsi maaşlı profesyonel asker ve polis. 30 yıllık PKK ile mücadele tarihinde şehit sayısının en yüksek olduğu dönemlerden birini yaşıyoruz.
Bu şehitlerden birisi Jandarma Yüzbaşı Halil Özdemir’in yürek burkan hikayesini yayınladı Genel Kurmay.
Evlilik töreninde ve Teğmen rütbesiyle çekilmiş tertemiz güleç yüzlü fotoğrafları basında yer aldı.
Yıllar önce doktor olarak görev yaptığım Gümüşsuyu asker hastanesinde askeri okula girmek için can atan saf temiz delikanlılardan biriydi belki de. Yaşadıkları heyecanı gördükçe önlerindeki zorlu günleri düşünüyor bazen hüzünleniyordum onlar için.
Durumun hiç bu kadar kötü olacağını, terörün dağlardan şehre ineceğini düşünememiştim şimdiye kadar.
O gençler benzerine daha önce Cumhuriyet tarihinde rastlamadığımız şehir harbleri yaşıyor birilerinin sayesinde. Belki de Çanakkale gibi göğüs göğüse muharebelerin olduğu kim bilir ne kahramanlık öyküleri gün yüzüne çıkmayı bekliyor.
Her nesil kendinden sonra gelen neslin kalitesini ve vatan sevgisinin derecesini sorgular. Bu mesele eskiden de üstsubay olarak bizimde çok sık aramızda konuştuğumuz bir konu.
Yeni nesil çok bencil, menfaatlerine düşkün, eskilerin vatan sevgisi ve fedakarlıkları nerede, bunların ki nerede?
falan filan…
Yüzbaşı Halil’in öyküsüne dönelim.
Diyarbakır Sur da ki çatışmaların bitmesini takiben Nusaybindeki operasyonlar için görevlendirilmiş.
24 Mart'ta, çıkan çatışmada ayağına gelen şarapnel parçasıyla yaralanmış. Aynı Çatışmada bölüğünden Astsubay Başçavuş Gökhan Bakır ve Uzman Çavuş Yıldırım Oflaz şehit olmuş.
Tedavisinin ardından taburcu edilen Yüzbaşı Özdemir, kendisine verilen istirahat raporunu kabul etmeyerek doktora, "Ne istirahatı bu? Şimdi istirahat zamanı mı? Biraz evvel kardeşlerimi şehit verdim, kollarımda şahadet mertebesine yürüdüler. İstirahat bana haramdır, lütfen raporumu iptal edin." diyerek birliğine katılmış.
Durumunu soran komutanlarına "Çok iyiyim. Küçük bir demir parçasıydı, hemen çıkardılar. Pansuman yaptılar. Sapasağlamım karşılığını vermiş ve ertesi sabah pansumanlı ayağına bir numara büyük bot giyip erkenden bölüğünün başına geçmiş.
Yüzbaşı Halil Özdemir, komutanı olduğu bölüğünün onsuz operasyona çıkmasına razı olmamış ve bölüğünün başında operasyonlara devam etmiş…
Kahraman Yüzbaşı, şehit olana kadar 3 gün boyunca çektiği acıyı saklamış.
Silah arkadaşları, topallamasına rağmen birliğinin başından ayrılmayan Yüzbaşı Özdemir'in yaşadıklarını "Arada bir gözlerini yaşlı görüyorduk, kendisine sorduğumuzda 'Şehitlerimize üzülüyorum.' diyordu. Evet, çok üzülüyordu ama bu tür acıları içine gömen bir komutandı, ağlamazdı. Sur’da da çok üzüldü ama hiç ağlamadı. Gözündeki o yaşlar şimdi anlıyoruz ki ayağındaki yarasından dolayı çektiği acıdandı, yarasının acısındandı." diye anlatmış
Yüzbaşı Özdemir, 27 Mart'ta istirahatlı olmasına rağmen bölüğünün başında çıktığı operasyon esnasında bölücü terör örgütü mensupları ile çıkan çatışma sonucunda şahadet mertebesine ulaşmış…
Meğer şu Üniformayı giyen ne koç yiğitler varmış da farkında değilmişiz.
Her şeyin para, makam ve menfaatle ölçüldüğü, vatan sevgisinin siyasilerin ağzında sakız olduğu bu çağda...
Halil yüzbaşımın öyküsünün Çanakkale şehitlerinin öyküsünden aşağı kalır yanı var mı?
Bunca hainlik hırsızlık ve ahlaksızlığa rağmen bu memleket neden parçalanmıyor anladınız mı?
Bizler Halil Yüzbaşıya layık değiliz.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın. Belli ki gömsek tarihe sığmazsın…
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.