
Mesudiye’de Güldane Metin (80)-Selvet Metin (85) çiftinin yaşadıkları insanın tüylerini ürpertiyor. Çünkü onlar at dışkısı yiyerek büyümüşler.
Mesudiye’nin Gıcı Mahallesinde yaşayan Güldane Metin (80)-Selvet Metin (85) çiftinin yaşadıklarını bırakın anlamayı insanını gözü önünde çaldırması bile güç. Güneyce Mahallesinin bir parçası olan Gıcı, Mesudiye-Koyulhisar karayolu üzerinde bir mahalle. Geçmişte tarım ve hayvancılık buranın geçim kaynağı imiş sonrasında göç yani onların tabiri ile gurbetçilik geçim kaynağı olmuş. Çünkü ne yapsalar olmamış, başta türlü geçimlerini temin edememişler. Tarım deyince buğday-arpa yetiştiriyorlarmış ancak kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar, satarak gelir elde etme imkanı yokmuş.
HAYVANCILIK YAPARDIK AMA ET YİYEMEZDİK
İstanbul’a gidip orada yüksek gerilim hattından emekli oluncaya kadar Mesudiye’de geçen hayatını anlatan Metin, “Biz et yemezdik yiyemezdik. Et yiyebilmemiz için beslediğimiz hayvanın hastalanması gerekirdi ki biz onu keselim. Onu da kavuralım da öylece yiyelim. Başka türlü olmazdı. Ottan, bitkiden ne varsa onu yerdik. Buğdayı değirmende öğütür kendüme diye bir şey yapardık. Onu yerdik. Çünkü büyük yokluk ve yoksulluk vardı. Bu mahalleye su 2000’lerde elektrik ise 1990’lerda geldi. Ondan önce evlerde ne su vardı ne de elektrik.” dedi.
BİZ BİBERİ-PATLICANI TANIMAZDIK
“Bize bizim toprağımız yetmediği için Samsun’un Çarşamba’da mısır ayıklamaya giderdik.” diyen Metin, “Ailede ne kadar insan varsa giderdik. Geride sadece bir iki kişi kalırdı. Burada 20 bağ mısır ayıklar birini alıp gelirdik. Ücretimiz oydu. O mısırı da evimize getirir ekmek yapıp yerdik. Orada nerede bulursak orada kalırdık. Kalacak yerde yoktu. Bazen birkaç dalı çevirir üzerine bir muşamba serer onun altında yatardık. Öyle günlerce çalışırdık. Bize sorarlardı size ne yamak yapalım. Biber, patlıcan falan. Biz onları tanımadığımız gibi yemesini de bilmezdik.” şeklinde konuştu.
AT DIŞKISI YEMEK GÜZEL GELİRDİ
Jandarma atlarının pisliğini nasıl yediklerini de anlatan Metin, “Diyelim ki bir şikayet oldu. Jandarma köye geldi. O zamanlar jandarmanın böyle araçları yoktu atlarla gelirlerdi. Biz jandarma atlarının sesini duyunca sevinirdik. Çünkü onlar az bir saman çokça arpa yerlerdi ama arpayı büyük olduğu için dişleri ile ezemez ve sindiremeyip bütün olarak dışarı çıkarırlardı. O atın dışkısı kurudu mu biz üzerini üfler ağzımıza atar yerdik. Bu bize çok güzel gelirdi. Bu dediğim çok değil 1930’lar 40’lar. Başkalarında da at olurdu ama arpa olmazdı. O yüzden sadece jandarmanın dışkısı yenirdi.” diye konuştu.
İÇİMİZDE HEP UMUT VARDI ÇÜNKÜ…
Çocuklar olarak at dışkısı yemeyi büyüklerden görerek öğrendiklerini anlatan Metin, sözlerini şöyle tamamladı: “Aç kalan büyükler de bunu yerdi. Ama çocuklar olarak biz sevinerek yerdik. Bizim çocukluğumuzda oyun oyuncak olmazdı. Ben 2 yaşında çalışmaya başladım. Ya koyun güderdim ya hayvan. Okul da yoktu. Ama ileride iyi oluruz diye içimizde umut vardı. Çünkü Türkiye’nin arazi iklimi de değişiyordu insan iklimi de değişiyordu. O yüzden umudumuz vardı. Bir de olana şükrümüz vardı. Şimdi ise geleceği iyi göremiyorum. Allah sonumuzu hayır etsin ama sonumuz iyi değil görünüyor. “ Yasin Çanakçı
KURU BİR ÇATI ALTINDA…
Bir dizi sağlık sorunu yaşayan ve konuşmakta zorlanan Güldane Metin ise “Kuru bir dam üstünde 9 çocuk dünyaya getirdim. Onları bilek gücüyle baktım, büyüttüm, yedirdim giydirdim. Ama şimdi biri bile yanımda yok.” diye konuştu.
Yorum Yazın