Bir milleti millet yapan ortak hatıralardır, ortak kültür, ortak tarihtir. O tarih; olaylarıyla, fikir ve duygularıyla, kahramanlarıyla zihnimizde, ruhumuzda, kalbimizde kazılı olmalıdır. Unutulmayan ortak değerlerdir ki, bizi biz yapar, bir araya getirir, bizi millet yapar. Öyleyse, Millî Mücadele yıllarındaki düşmanlarımızı da kahramanlarımızı da unutmayalım, hayatlarını ve hizmetlerini iyi öğrenelim. İşte yine güzel bir örnek geçen gün yayınlandı.10 Ocak 2016 Pazar günü Ordu Olay gazetesinde Hikmet Pala hocamızın “Ordu Ortodoks kız mektebi ve Metropolit Polikarbos efendi” adlı araştırmasını okumanızı tavsiye ederim. Hikmet Pala hocamızın böyle değerli araştırmaları her zaman bizlere ışık tutmaktadır, kendisine bu vesile ile şükranlarımı sunuyorum. Hikmet hoca gibi bizde fırsat buldukça gelecek kuşaklarımıza Ordu’nun Milli Mücadele yıllarından ilginç örnekler bulup, araştırıp, anlatıyoruz ki, bu günkü kuşaklarda örnek alsın, o yıllarımızı örnek göstersinler. Millî bağlarımız artsın, güçlensin, pekişsin. Bir olan milleti hiçbir güç yenemez.
Gençlerimizin şunu bilmelerini istiyorum ki, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, İstiklal Savaşı sırasındaki en hızlı haberleşme aracımız “Telgraf” idi. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında, dönemin en ileri haberleşme aracı olan telgrafla yürütülen çok çetin bir kavganın rolü inkâr edilemez. Çok sayıda isimsiz kahraman telgrafçı, İstanbul’daki İngiliz haber alma kaynaklarının her türlü baskı ve kuşatmasına karşı çıkarak Anadolu’ya gizli bilgileri sızdırmıştır.
Mustafa Kemal, savaşın seyrini, haberleşmenin başında bulunarak, bilgi akışını izleyerek kontrol altına almış, dönemin en hızlı iletişim imkânını kullanarak zamanın en çağdaş teknolojisinden yararlanmıştır.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın örgütlenmesini, Vali ve Ordu komutanlarıyla yaptığı eşgüdümü telgrafla gerçekleştirmiş, Saray’a karşı geliştirdiği stratejiyi kendisine bağlı telgrafçılarla yürütmüştür. Posta-Telgraf idaresinin İngilizlerin elinde olmasına karşın, en olumsuz koşulların aşılmasını isimsiz kahraman telgrafçılarla başarmıştır.
Telgraf hatlarının tahrip edildiği, telgrafhanelerin basılıp dağıtıldığı bir ortamda yurtsever telgrafçılar, Mustafa Kemal’in hizmetinde yer almış; O’na bilgi aktarabilmek, iletilerini yerine ulaştırabilmek uğruna canlarını hiçe sayarak çalışmışlardır. Bu kahraman telgrafçılardan sadece biriside Fahri İlgören’dir. Fahri İlgören Bey, Osmanlı İmparatorluğu, Meşruiyet devirleriyle Milli Mücadele yıllarında yurdun muhtelif bölgelerinde telgraf merkezlerinde yıllarca vazife gördüğü sıralarda birçok tarihi olaylara tanıklık etmiştir.
Fahri İlgören, tanık olduğu olaylara ait pek çok resmi telgraflar alıp yazdığı gibi bulunduğu merkezlerden transit olarak rölelerden geçen münderecatına da vakıf olmuştur. Hatıralarını tuttuğu notlarla tespit emiş olan Fahri İlgören, özellikle Samsun ve Ordu’da Telgraf Müdürü bulunduğu sıralarda Karadeniz sahilindeki kasabalara İngilizlerin asker çıkardıkları günleri de anılarında anlatmaktadır. Bilindiği gibi İtilaf Devletlerine ait askeri kuvvetleri 31 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesinin 7. Maddesini öne sürerek İstanbul’un işgalinden sonra yurdun muhtelif bölgelerini işgale başlamışlardı.
Telgrafçı Fahri İlgören, Rumların 1918, 1919 seneleri arasında adeta silahlı bir isyan derecesine vardırdıkları faaliyet ve taşkınlıklarına ait hatıralarını şöyle anlatıyor: “Ordu kazasında, Posta ve Telgraf Müdürü bulunduğum sıralarda Karadeniz sahillerindeki bütün Rumların başlarına birer şapka geçirerek (O tarihlerde kılık kıyafet değişikliği henüz yoktu) Pontos hükumeti kurmak sevdası ile yaptıkları aşırı taşkınlıklarına şahit olmuştuk.
Ordu tarihi üzerine Sıtkı Can hocanın yazdığı “Ordu İlinin Coğrafyası ve Ordu Şehrinin Tarihi” kitapta adı geçen Polikarbos Efendi, uzun yıllar Ordu Rum Ortodoks cemaatinin dini ve siyasi liderliğini yapmıştı. Sıtkı Can hoca “İzmir’in Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmesi ve Yunan ordusunun Anadolu içlerine doğru ilerlemesi üzerine Ordu’da taşkınlıklar yapan bir kısım Rum’un başında Polikarbos’un olduğunu ve bu durum karşısında Kaymakam Ali Daniş Beyin, Metropolit Polikarbos’u Ordu idare meclisine devamdan men ettiğini” yazmaktadır..
Maksat ve gayeleri Karadeniz sahillerinde Pontos hükûmeti kurmak sevdası ile memleket kanunlarını hiçe sayarak ayaklanmış olan Rumların bu taşkınlıklarına karşı İttihat ve Terakki Fırkası yerine iktidarı ele almış, olan Hürriyet ve itilaf hükûmeti Rumların isyan mahiyetindeki bu hareketlerine karşı herhangi bir tedbire müracaat etmemekle ve bu hususta muhafaza ettiği sükût ile Pontosçuları daha ziyade şımartmaktaydı tarihlerde vatansever ve değerli bir idare adamı olan Ordu Kaymakamı Ömer Cevat Ökmen Bey bilahare Valiliklerde bulunmuş ve daha sonraları emekliye ayrılmıştır. Pontosçular hakkında ciddî takibatta bulunmakta idiyse de ne Trabzon Valisi Mehmet Galip Beyden ve ne de İstanbul hükûmetinden müzaheret görüyordu. Ömer Cevat Beyin ciddi takibatından kurtulmak isteyen Pontosçuların ele başlarından Metropolit Polikarbos günün birinde Kaymakamın Rumlara zulüm yaptığından bahisle başka tarafa nakledilmesi için İstanbul hükûmeti nezdinde teşebbüste bulunmasını Patrikhaneden telgrafla talep etti. İstanbul hükümeti (kraldan fazla kraliyet taraftarıymış gibi) Ömer Cevat Beyi başka tarafa nakletmemiş, fakat doğrudan doğruya memuriyetinden azil kararını telgrafla kendisine tebliğ etmişti.
Bununla birlikte, Patrikhaneye ve Rumlara hoş görünmek için alınan bu azil kararına dair telgrafnamenin merkezince hiç bir tarafa duyurulma emniyet altına alan Fahri İlgören bu telgrafı Ömer Cevat Beye kendisi eliyle götürmüştür. Bu gibi en nazik ve müşkül hallerde memleketin yüksek menfaatlerini korunmak maksadı ile yaptığı hizmetin bu tarzda takdirsizliğe uğraması Ömer Cevat Reyi çok müteessir etmiştir. Böyle haksız bir muameleye dûçar olan bu zatı bir taraftan teselliye çalışmış diğer taraftan aynı gün akşamı Trabzon’dan gelecek olan Gülcemal Vapuru ile İstanbul’a dönmesi için ısrar ederek yolculuğunu temin eylemiştir.
Ömer Cevat Beyin azil edildiği ve İstanbul’a hareketi şayi olunca Ordu kasabasının şımarık ve yaygaracı Rumları İstanbul hükûmetine şikâyet telgrafları yağdırmaları üzerine vapurun Galata rıhtımına yanaştığı sırada polis tarafından tevkif edilmiştir. Bir kaç gün sonra eşyalarını almak üzere Ordu'ya birisini gönderen Kaymakam Ömer Cevat Bey, Fahri îlgören'e yolladığı bir mektupta tevkif macerasını da anlatmıştı.
Ordu Kaymakamı Ömer Cevat Beyin azlinden sonra, Pontosçuluk aleyhinde çalışan Belediye Reisi Yusuf Beyin azil edilmesi takip etmişti. Ordu Kazasının en uzun süre Belediye Reisliği yapan Furtunzade Yusuf Sırrı Bey, 1914-1926 yılları arasında Ordu Belediye Başkanlığı görevini yürütmüştür. Özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında Trabzon'dan Ordu'ya sığınan muhacirlerin iskânında ve iaşesinin temininde makamını Ordu’ya taşımış olan Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey’le birlikte olağanüstü mücadeleler vermiştir. Ayrıca Milli Mücadele içerisinde de aktif olarak yer almış ve 1919 yılında Topal Osman'la birlikte İttihatçı olmakla ve bölgede bir Kuvve-i Milliye teşkil etmeye çalışmakla suçlanmış, hakkında raporlar oluşturulmuştur. Nitekim Yusuf Bey bu yıllarda "Trabzon Muhafaza-i Hukuku Milliye Cemiyeti Ordu Şubesi " idare heyetinde görev yapmaktaydı. Daha sonrasında ise Cumhuriyet Halk Fırkası Ordu İl Başkanlığı görevini de yerine getirmiştir. İşte böyle bir Milli Mücadele yıllarının kahraman isimlerinden olan Furtunzade Yusuf Sırrı Beyin yerine Trabzon Valisinin emriyle Doktor Haralâmbos isminde biri Belediye Reisliğine getirilmiştir. Bir aralık Yusuf Sırrı Bey ortadan kaybolmuş, nihayet Habsamana dağlarında dolaştığı, Rize, Of ve Pazar havalisinde iki, üç yüz kadar silahlı Lâzlarla görüldüğü işitilmiştir.
Bu gaybubetinden bir ay sonra maiyetindeki silahlı adamlarla Ordu kasabası yakınındaki çiftliğine gelen Yusuf Sırrı Bey, Rum metropolitine yanma gelmesi için haber göndermiştir. Metropolit çiftliğe gitmeye cesaret edememiş ve Osmanlı Bankası Müdür muavini Fransız tebaasından; Mösyö Pons'u göndermiştir. Türk dostu olmakla beraber Yusuf Sırrı Beyle de çok sevişen bu zata: lütfen Metropolit Polikarbos’a söyleyiniz “ Nihayet, yarım ilâ bir saate kadar hiç kimsenin başında şapka kalmayacağını bildirsin. Şayet bildirmez ve şapkalar çıkarılmazsa bundan mütevellit maddi ve manevi mesuliyet kendisine ait olacaktır. Aksi takdirde beni başka türlü muameleye mecbur edecektir.” Demiştir. Metropolit Mösyö Pons'tan bu haberi aldıktan beş on dakika sonra hiç bir Rum’un başında şapka kalmamıştır. Keyfiyeti haber alan Yusuf Bey iki üç saat sonra yanındakilerle birlikte kasabaya girmiş ve doğruca Belediye dairesine giderek Riyaset (Başkan) sandalyesine oturmuştur.
Ömer Cevat Beyin yerine bir süre sonra Selânikli Daniş Bey Ordu kaza kaymakamlığına tayin edilmiştir. Bilal Köyden tarafından Ordu ‘da çıkartılan Güzelordu Gazetesinin 11 Aralık 1935 tarihli nüshasında yazıldığı habere göre de Ali Daniş Beyin Ordu kazasında kaymakam bulundukları sırada hükümetin askeri hiçbir kuvveti kalmamıştı. Eşkıya çeteleri her yana kol salmışlardı. Rumlar iyice şımarmışlardı. İngiliz gemileri ikide bir Ordu da limana girerler, şehre zabitlerini çıkartırlardı. Şehre çıkan alçak düşman askerleri silah depolarının kapısına dayanırlardı. Ordu kazasının o günkü (1918) genç kaymakamı Ali Daniş, idarecilikteki mahareti sayesinde eşkıya çetelerinin imhasını birer suretle temin etmiş, Rumların fazla azgınlığına meydan vermemişti.
Keyfiyet, vilayete yazılarak belediye reisliğine getirilmiş olan Doktor Haralâmbos’un vazifesine son verilmiştir. Üç gün sonra da Yusuf Beyin af edildiğini Dâhiliye Nezareti telgrafla bildirmiştir. Fahri İlgören, Giresun’lu Topal Osman ile Yusuf Bey arasında geçen şu hadiseden de bahsetmiştir. Topal Osman Rumları kasabadan uzaklaştırmak üzere Orduya gelmek istediğine dair Yusuf Beye haber göndermiştir.
Bu müracaatına cevaben Yusuf Bey, Topal Osman’a: “Ordu sınırı Ordululara aittir. Aldanıp da hududumuzun sakın içine girmeyesin, anlamında sert bir telgraf çemiştir. Topal Osman, bu telgraf üzerine, Ordu’ya gelmemiştir. Telgrafçı Fahri Bey, Yusuf Beyin Arslan gibi bir zat olduğunu, aradan bir çok sene geçtikten sonra Rumeli muhacirliğinden Dilâver adında birisi tarafından öldürüldüğünü, Kaymakam ali Daniş Beyin de daha sonraki yıllarda mülkiye müfettişliklerinde, bir aralık da İnhisarlar(Tekel) İdaresi müfettişliğinde bulunduğunu ve Selânik eşrafından meşhur İttihatçılardan İhsan Beyin yakın akrabası olduğunu” Ordu Kazası Telgraf Müdürü olan Fahri İlgören hatıralarında bu detaylar ile nakil ve hikâye etmektedir. Şimdilik anlatacaklarımız bu kadardır, hoşça kalın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.