YANGIN DERSİ

Babam orman köylüsü. Bodrum yolunda ilerlerken hep vahlanıp durur, bana da devlete yaz oğlum derdi: Orman zemininde kurumuş ot, yaprak, çalı çırpı bırakılmaz. Düşmandır onlar. Çıplak topraktır anası ağacın. Durmadan emzirir onu, besler. Ağaç da kuruyup hainleşmiş düşmanlarının şerrinden kurtulabilirse asla bırakmaz çıplak toprak anasını yele, sele. Bir olur, bütün olurlar da korurlar birbirlerini. Yaza- sıcağa kalmadan tertemiz edilmeli tarla taban¸orman! Bu her şeyden önemli!

Yazmadım mı? Yazdım. Hem yazdım hem anlattım. Kim duya, kim uygulaya? Kim sora halka; ne yaşadın? De hele dermanın. 15 Temmuz hainlerini püskürten halk, şimdi de gönüllü yangın söndürme seferberliğinde. Küçücük çocuklar bile duygulu mektuplarını eklemişler yardım için gönderdikleri kumbaralarına. Düşmana, haine yeni bir ders daha değil mi bu? Elbette ders de yangın yerinde itfaiye aracını terk et çağrısına, 80 milyonun hakkı var diye gözyaşına boğulurken titreyen sesteki derdi önceden hissetseydi keşke sorumlular! Babamın önerisi yapılsaydı ne olurdu ki devlete maliyeti? Mesleksizleri asgarî ücretle orman temizliğinde çalıştırmak kaç uçak parası tutardı ki? Bu tutar, işsizliğe az da olsa çare olmaz mıydı? 8 şehit verdik yangında. Orhan Veli ne doğru tespit etmiş: Neler yapmadık şu vatan için; Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik!

Memlekete üzülüyorum diyen bir profesöre sabotaj bu dedim. Cevap: Velev ki öyle, sen niye söndüremiyorsun? Hoca, yeri geldi devlet gücünü gösteremedi algısı içindeydi. O zaman anladım ki bu algı adına büyük bir organizasyon var. Güvenlikte, sağlıkta, eğitimde ve kültürde, ekonomide, aile yapımızda…velhasıl her yerde emperyal sinsi yangınlar çıkarıyorlardı hep de kitlesel algı oluşturamıyorlardı. Sonunda gözle görülenini de çıkardılar. Kim bilir daha neler yapacaklar? Emperyalist hedefi bir coğrafyadayız. Her an, her alanda önlem temelli teyakkuzda olmamız şart!

Suriye karışırsa bilin ki hedef Türkiye demişti Merhum Erbakan. Ne demekti bu? İktidarının kargaşayı önlemesine destek olmalı ki Suriye bölünmesin. Ruslar zalim rejimi sahiplenmişti, görüyorduk. Emperyalist ABD’yi de zulüm ilgilendirmiyordu. Satranç oynuyordu. Hedefi, Suriye’ yi karıştırıp orada uydusu devletçik kurmaktı. Biz ise kargaşa çıkınca kendi insanlarını bombalayan zalime tepki koyduk. Masuma sahip çıkma tarihî hasletimiz gerekçemizdi. Zar attık. Zalim yıkılacak, biz de mazlum dindaşlarımızla Şam’da Cuma kılacaktık. Hep yek geldi, yıkılmadı Rus destekli rejim. Milyonlarca mülteci ülkemize sığındı. Şimdi de ABD yanlısı Afgan göçü başladı. Kabil Hava Alanı’yla ilgilendirilmiş bir satranç masası daha mı kurdu ABD? iddialar var. Başka bir profesör de bu iddialarla ilgili gönderdiği yazılara şu notu eklemiş: Geç kaldık çok, geç! Millet kavramı delindi diyor. Dehşet verici bir kanaat bu! Şehadet kaçkını emperyalist piyonlarını, kahraman milletimize karıştırma amacı ha...tövbeler olsun! Asla kabul etmez millet bunu asla! Irak işgalinde bir müslümanın ABD askerinin postalını öpe öpe ona yalvarandığı ekran sahnesi geldi gözümün önüne. Tir tir titredim. Tarih boyunca ne sinmeyi ne kaçmayı asla düşünmeyen, daha 5 yıl önce 15 Temmuz karanlığında 251 şehit vererek gazi olmuş millet evlatlarında bu kanaat nasıl oluşur? Acil önlemşart oldu. Gitme mazlum din kardeşim gitme (!) diye açtığımız kollarımızı kapatmalı, Batı sınır kapılarını açmalıyız.

Yılmaz Özdil, sık sık değişikliklerle iktidarın düştüğü istikrarsızlığı yazmış. Yazısının son paragrafı ise içler acısı! Bir türlü yangınını söndüremediği MEB’den affını isteyen Ziya Öğretmen için şöyle demiş: Keşke az daha dişini sıksaydı da içine ettikleri millî eğitim sistemini 100 numara yapıp bıraksaydı, daha şık olurdu. İşte Atatürkçü, ilerici ünlü aydın bakış açısı! Haklı da olsa hep karalama, kargıma. Tek çözüm önerisi yok. Ne acı!

43 yıl bu bozuk sistemin içinde bir cumhuriyet eğitimcisi olarak deney, gözlem, araştırma, soruşturma, incelemelerle somut sonuçlar ortaya koydum; kılavuz olabilmek için de son 30 yıldır mücadele veriyorum, çalmadık kapı da bırakmadım. Bunu Özdil gibiler yapsaydı ihtimal sistemi oturtabilecek kavi muhyî bir el çıkardı. Türkçeyi hatalı kullanımla asrın liderimiz dediği cumhurbaşkanı, cumhuriyet tarihinde bir ilk BİMER-CİMER teşkilatlarını kurdu halkın sesini duyabilmek için. Ne yazık ki mahiyeti çok çığlığın ses düğmesini ya kıstı-kapattı ya da sese parazit yaptırdı. Onlara rağmen duydu birçok sesi ve kendince seslendirdi: “Okul varsa derhsane niye var? TEOG neymiş? Meslek liselerini çoğaltmazsak dünyayla rekabet yapamaz, vagon oluruz.” gibi sözler kimin? Halkın sesini yansıtan bu çıkışlarına yetişmiş insan gücü birleşip destek olmayınca, eğitim ve kültürde ilerleyemedik özeleştirisini yapan kim? Ünlü eğitimciyim, yazarım, hocayım, aydınım diyenler ona rehberlik edici proje sunmak bir yana tek rehber yazı dahi yazdılar mı? Yazanlar hep bizim gibi kısık seslerdi. Duyamadı.

Özdil gibiler iyi bilmeli ki sürekli değişiklik doğruyu arayıştır.Yanlış da doğru bilgiye ulaşamayınca yapılır. Eğitim sistemini işe odaklamalı ki işsizliğin çaresi iş bilen insanlar yetişsin. Doğru bu, sorun ne? Nasıl uygulamaya konabilir? Üniversiteler, eğitimciler ve yöneticileri, STK’lar ve iş sahipleri dayanışmasıyla ortak iradenin millî kültür ve eğitim platformu kurulursa oradaki çalışma süreci sonunda proje çıkar ortaya. Bu da fikirler çatışmasını iyi yönetebilecek kararlı bir siyasî iradenin işi. Vardı, hiç değilse haykırdı yarım asır sonra ama artık yok, olamaz da! Araştıra, sora, soruştura anladım ki bu millî kalkınma temelimizi atacak milletin itimadı kalmadı kimseye. Sessiz ve tedirgin insanlar. HAK (Halkı Kalkındırma) özlemi içinde.

Vesayetten darbeye bütün felaketleri savabilen; yatırımların, kira öder gibi ev sahibi etmenin, savunma sanayi ve teknolojik atılımların mimarı Reis Destanı yazıldı. Bu konuyu çok işledim. Halkın itimadını salgın felaketi de sarsamadı, aşılamada dünya sekizincisiyiz. Alabildiysek toplumsal hayatımızdaki her türlü önlem yatırımları için yangınlar da önemli bir ders! Başka tuzak felaketler için uyarı oldu inşallah! Ama ekonomi, tuzak yabancı kültür ve göç saldırıları ile halkı kalkındırma davasının temeli eğitim sistemi yangınının söneceği umudum yok. Niye? Sorun siyasetçiler değil, onlar doğruyu bilseler halkı memnun etmek istemezler mi? Sorun aydınların aklın yolu birde birleşmeme inadı, bu yangın dersi hepsini düşündürsün, idrak ver Allah’ım!

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Zati Ürer - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.