Bu Kafayla Zor

Soma maden faciasına ilişkin davada alınan, yüreği kor gibi yanan aileler kadar toplumun vicdanını örseleyen karar, iş cinayetlerinin görmezden gelinemeyeceği gerçeğini yeniden anımsattı.

Günde ortalama altı emekçiyi yaşamdan koparan iş kazalarında Türkiye, bırakın Avrupa’yı hızla dünya şampiyonluğuna doğru koşuyor.

Taşeron çalıştırmanın yaygınlığı, sendikasızlaştırma, gerekli önlemlerin alınmaması, denetim eksikliği, işçinin eğitim yoksunluğu gibi nedenlerden ötürü kaçak maden ocakları başta olmak üzere kaçak işyerlerinde çalışan emekçilerin ocağına ateş düşüyor. Bu kara tablonun yok edilmesi için önlemlerin, denetimlerin artırılması gerekirken, çıkarılan yasaların uygulanması öteleniyor.

Kamu kurumları ile 50’den az işçi çalıştıran özel sektöre ait az tehlikeli işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ile iş yeri hekimi bulundurma zorunluluğunu öngören yasanın uygulanması nedendir bilinmez 2020 yılına ertelendi. Yine 10’dan az işçi çalıştıran bakkal, manav, muhasebeci ve avukatlık bürolarına kadar az tehlikeli işyerlerinde temmuzda başlaması gereken iş güvenliği uzmanı hizmeti alma zorunluluğu da 2020 yılına bırakıldı.

Bu alanda yeterli hekim ve uzman bulunmadığı öne sürülse de özellikle küçük işyerlerine gelecek ek maliyeti öne süren işverenlerin talebi ertelemede etkili oldu.

2012 yılında çıkarılan yasa önce 1 Temmuz 2017’ye daha sonra da 2020 yılına ötelendi.

Öyle ya, ertelenecekti de yasa neden çıkarıldı o halde?

Demem o ki, acil uygulanması gerekli yasaları erteleyecek kafayla iş cinayetlerine karşı mücadele etmek çok zor.

Yasanın tüm işyerlerinde uygulanabilmesi için en az 30 bin işyeri hekimine gereksinim olduğu bildiriliyor. Halen 14 bine yakın işyeri hekimi mevcut. Yasanın çıktığı 2012’den bu yana hekim sayısı neden artırılmadı bilinmiyor.

İş cinayetlerinin genelde küçük, özellikle özel sektöre ait işyerlerinde oluştuğu dikkate alındığında yasanın uygulanmasının ötelenmesini anlamak olası değil.

Erteleme kapsamındaki 1.1 milyon işyerinde 4 milyon işçi çalışıyor. Yani bu işçiler iki yıl daha iş güvenliğinden yoksun, adeta ölümle burun buruna emek harcayacak.

Aslında işyerlerini “küçük” deyip geçiştirmek büyük hata. Çünkü çoğu iş cinayetlerine davetiye çıkarır nitelikte. Zaten, istatistikler ölümlerin ve yaralanmaların büyük bölümünün küçük işyerleri ile işletmelerde meydana geldiğini net şekilde gösteriyor.

En çok iş cinayetinin oluştuğu yerlerin başında az sayıda işçinin çalıştığı kaçak kömür ocakları yer alıyor. Bu ocaklar denetimden uzak, tedbirlerden yoksun yapısıyla ölüm saçıyor.

Emekçilerin asgari ücretin bile altındaki ücretle çalıştığı son derece ilkel bu işyerleri denetimsizlikten rahatça at oynatmalarından dolayı daha da yaygınlaşıyor, birer ölüm kuyusu olmaya devam ediyor.

Hangi gerekçe öne sürülürse sürülsün, iş cinayetlerine karşı çıkarılan yasanın ertelenmesi doğru olmadı. İş güvenliği gibi son derece önemli bir yasa ertelenirse günde altı emekçinin yaşamını yitirmesi gerçeği ile yüzleşirsiniz.

Kanayan yara haline gelen iş kazalarına karşı yasa çıkarılıyor, ardından uygulanması, hayata geçmesi erteleniyor. Doğrusu, “Bu ne perhiz ne lahana turşusu?”

Eğer radikal önlemler hayata geçirilmez, kaçak işyeri sahiplerine hapis cezası dahil ağır yaptırımlar uygulanmaz, sarı değil emekçiden yana sendikalaşmanın önü açılmaz, taşeron çalıştırma engellenmezse iş cinayetlerinde ölen işçi sayısı daha da artar.

Aslında olan düşük ücretle sosyal güvenceden yoksun çalışan gariban emekçiye oluyor.

Ekmek parası uğruna ilkel koşullarda çalışmanın bedelini canlarıyla ödüyorlar.

Bu kara tablo ülkemize yakışmıyor. Daha vahimi ölenler arasında çocuk işçiler de mevcut. Bir de böylesine dramatik bir yüzü var kara tablonun.

Oysa kazaların yüzde 70-80’i önlenebilir nitelikte. Hiç ders alınmıyor daha önceki kazalardan, ölümlerden. Ne yazık ki, para hırsı, kısa yoldan köşeyi dönme egosu insan hayatının önüne geçiyor.

Daha radikal önlemler neden hayata geçirilmiyor, denetimler neden daha yoğunlaştırılmıyor?

Yıllardır bu soruya yanıt aranıyor. Ama boşuna. Yine eski tas eski hamam.

Hiçbir şey, para, kar hırsı, kazanma isteği insan hayatından önemli değil. O garibanlar sırf ekmek parası uğruna canından oluyor.

Emekçi artık laf değil, kurbanı olacağı iş cinayetlerine karşı çalışma yaşamında daha uygulanabilir katı düzenlemelerin hayata geçirilmesini bekliyor. Ölenler geride gözü yaşlı aileler bırakırken, Soma örneğinde olduğu gibi sorumlular az bir ceza ile kurtuluyor, vicdanlar yaralanıyor.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Şükrü Karaman - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.