Mithat Baş’ın şimdilik son kitabını önce aldım sonra da okudum…
Mesudiye'den Ordu'ya Bir Hayat Hikâyesi...
Tekmili 272 sayfa...
Kotyora Yayıncılık'tan çıkmış...
Kitabı alırken “Mithat abi kendi hayatına dair neyi, nasıl yazmış olabilir ki?” diye düşünmedim de değil. Yani bir insanın kendi hayatını anlatabilmesi ve anlattıklarının da ikinci, üçüncü kişilerde karşılık bulması öyle kolay mevzu da değildir. Yani diyeceğim o ki herkesin hayatı kendince roman yani... Yani, hayatımı yazsam roman olur yani... Bizdeki kafa biraz öyle çalışır ya o nedenle otobiyografi türü eserler ciddi riskler de taşır.
Yıllar önceydi, Kültür Merkezi’nde bir etkinlik vardı ve Mithat Abi’yle yan yana oturuyorduk. O ara bir kitabım ya çıkmak üzere ya da yazıyorum falan, sohbet de kitap ve yazmak üzerine…
Dedi ki Mithat Abi;
“Kitap, yazarın erkek evladı gibidir. Onun soyunu yaşatır.”
O gün bugündür kulağımda küpedir bu sözler. Yeri geldiğinde de “Mithat Abi demişti ki…” diye söze başlarım… Mithat Abi’ye de Oktay Ekşi söylemiş bu sözleri, yıllar evvel; onu da son yazdığı bu kitaptan öğrenmiş oldum. Güzel ve doğru sözler, tıpkı bir bayrak yarışı gibi elden ele, dilden dile geçiyor işte Mithat Abi; Oktay Ekşi’den sana, senden bana aynı etkiyi yaratmış o sözler…
“Mesudiye’den Ordu’ya Bir Hayat Hikâyesi”
Dönemler farklı olsa da akranlık, akrabalık olmasa da coğrafya aynı ya, kader de aynılaşıyor ister istemez. Yokluk ve yoksulluk hep aynıymış. Güneş çarığı, çarık ayağı sıkarmış hep. Ölümler, kazalar ve hiç tükenmeyen umutlar… Kulaksız, eskimiş, eprimiş bir gömlek ve yama üstüne yama pantolon ve ceketle, yatılı okula bir torba darı gibi bırakılan bir çocuk, Mithat Baş… Yetenekli, meraklı, bir parça da içine kapalı ama hep saygılı bir çocuk... Mithat Abi, ne yeteneğinden, ne çalışkanlığından ve ne de saygısından zerre taviz vermeden gelip aştı yetmişini, Allah selamet versin…
Kitabın son bölümde rahatsız olduğum birkaç nokta vardı onu da telefonda söyledim Mithat Abi’ye, sanırım anladı beni… Hani var ya “ şikâyetlerinizi bize, memnuniyetinizi dostlarınıza söyleyin” klişesi, ben de öyle yaptım ve tahmin ettiğim üzere hoşgörüyle karşıladı. Ha bir de bir mevzu vardı, ortak; o mevzu açılınca sanırım yine sövdüm ve ikimiz de kahkahalarla güldük!
Efendim!
Bir tarihçinin, tarih karşısındaki "zorunlu objektif bakış açısının" izlerini hemen fark edeceğiniz bir kitaptan ve “vay be Mithat Abi, meğer senin de ne derin hikâyelerin varmış!” diyeceğiniz bir sohbetten bahsediyorum. Demli çay ve yanık tütün kokan, uzak bir dağ köyünde, ahşap bir evde, uzun, karanlık ve soğuk kış gecelerinin masalından bahsediyorum… “Dünyanın bütün çiçeklerini getirin bana” nın vücut bulmuş hâlinden bahsediyorum… Buyurun!
Kitaptan alıntılar;
“… Bir kitap erkek evlada benzer. Sen öldüğünde adını yaşatır. Ancak çok önemli bir tembihte bulunuyorum; kitabın içinde önemli bir eksiklik veya yanlışlık olursa o kitap sakat doğmuş bir evlat gibi olur. Tedavisi mümkün olmaz…”
“…Bir sini böreğe bir çayırı verdiği söyleniyordu.”
“… Çarığın iyisi manda derisinden yapılan çarıktı. Onu da büyükler ve genellikle hâli vakti yerinde olanlar giyerdi.”
“…Hoca Mektebi’nde bir yıl okudum. İlkokuldan gelen çocukları taşlardık. Çünkü onlar Gâvur Mektebi’nden geliyorlardı.”
“… 6 Mayıs 1972 günü Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde idam edildi. Ben ve benim kuşağımdaki insanların büyük çoğunluğu bu büyük haksızlığı hiçbir zaman affetmedik.”
“… Mithat Bey, sen ömrün boyunca işçinin, emekçinin hakkını savundun. Bak, şimdi sizin patronunuzum. Aslında sizin paranızı birlikte yiyoruz. Buna neden itiraz ediyorsun ki?”
“… Tarih yazanlar, tarihte yaşanmış olaylara ve şahsiyetlere saygılı olmak zorundadır. Çünkü muhatap aldıkları insanlar bu dünyada değillerdir. Onları savunacak kimse de kalmamıştır. Yani tarih bilimi büyük bir özen ister.”
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.