Ordu
DOLAR19.054
EURO20.5095
ALTIN1211.9
Zati ÜRER

Zati ÜRER

Mail: [email protected]

BÖLÜNMELERE VİCDAN MUHASEBESİ    

43 yıldır edebiyat tanıklığında tarih araştırmaları yapıyorum. Ders olsaydı tarih, tekerrür eder miydi hiç? Ancak yine de   sürekli iletişim halinde olduğum STK ve kanaat önderlerini  dinleye dinleye yazıp kamuoyuna arz ediyorum:

Emperyalizmin sömürgeleştirme tuzakları hiç bitmedi, bitmez. Manas Destanı gibi dersi olan Kırgısiztan, emperyalizmin Kafkaslara kurduğu tuzağa düştü. Azerbaycan ise Selçuk Bayraktar önderliğinde git gide yerlileşip güçlenen savunma sanayimizin desteğiyle bozdu sömürge saldırısı emperyalist tuzağı. Ya biz? Neler yaşadık, ne durumdayız?

Bölünme temelli çekişme ve çatışmaları önleme bahaneli darbeler, onun da ardından nifakla ayrılıkçı kronikleştirilmiş teröre paralel faili meçhul cinayetler, oy potansiyelleri var aldatmacalı tuzak  cemaatler ve onlarla iltisaklı sosyal-ticarî bukalemun stk’ler…neydi, hiç düşündük mü ey göz önündekiler?

15 Temmuz ihaneti, emperyalizmin vaktinde fark edemediğimiz eli değil miydi? Cambaza bak der gibi bukalemuna yönlendirilip aldatılmamış mıydık? İslamı da onu hile kaynağı yapmış emperyalist oyunlarını da çok iyi bilen Merhum Erbakan Hoca dışındaki tüm iktidar liderlerinden nasıl himaye görmüştü de 2002’ye dek onları acze düşürmüştü hep? Örneğin Merhum Halkçı Ecevit’i ahirette şefaat edeceğim tek kişi diye Kırgız destanındaki Közkaman’ın Manas’a yaptığı gibi yağ küpünün içine batırmamış mıydı? O yağ küpünden kısbetle çıkan bu dürüst ve yiğit pehlivan, Mecliste “Burası devlete meydan okunacak yer değildir, lütfen bu hanıma haddini bildiriniz.” diye bağırmamış mıydı? 1974 hükümetinde birlikte barış harekatı yaptığı Millî Görüş Ocağı liderine karşı 28 Şubat sürecine neden ve nasıl baş olmuştu?

 O süreç ardından da nasıl gül açmıştı git gide milletle bütünleşme yolundaki bu ocakta? Sonra da o Gül, İstanbul’da hizmetleriyle gönüllere taht kurmuş Reis liderliğinde başta Arınç olmak üzere yol arkadaşlarıyla nasıl bütünleşmişti? Uyum içinde Adalet ve Kalkınma dava yolunu nasıl açtılar ki aralarında tek çekişme görmemiştik yıllarca? Liderin kardeşim diye aday gösterdiği  Ak Gül  Çankayada açmış, icraatlara başlamıştı ya şimdi ne oldu acaba? Unutmadığım bir atamasını yazayım da kamuoyu bilsin. Niye? Bukalemun sızıntının çok acı bir örneği çünkü. 

Gazi  Rektörlük seçiminde kime destek verelim diye sormuştum şimdi Ak Parti Grup Başkanı Prof.Dr. Naci Bostancı’ya. Kendine yakışan bir sorumlulukla birinci veya ikinci olabileceği desteklemek lazımbence demişti ya yakın bir dostum,  cemaatin adamından başkası atanmaz demesin mi? Donakaldım, ilkaltıya giremez ki görüşüme bir formül bulur bak görürsün; adam boşuna mı benim atanacağım kesin, ilk altıya girmem için destek istiyorum sadece diye geziyor kapı kapı dedi. Çıktı dediği. Bu yolla beşinci oldu ve atandı memleketin ikinci büyük üniversitesinin rektörlüğüne. 10 yıl emek verdiğin üniversitemden Ak Davanın Ak Gül’ünü kargıya kargıya ayrıldım. Sonra yargıya düştü o Rektör.

Gül’ün 15 Temmuz gecesi darbe ihanetine tepki feryat figanını duyunca şaşakalmıştım. Referans atamalarını yaptığı cemaatin kirli yüzünden bîhaber miydi ki? Sızıntılarından rahatsızlık dalga dalga yayılıyordu da devletin başı uykuda mıydı yani? Nasıl girmişlerdi aklına? Gerçekten aldatılmış mıydı? Öyleyse şimdi açıklamalı nasıl aldatıldığını. Sadece      o değil karar-imza-emir hatalı herkes, Közkaman hilesi Manas sarhoşluğuna nasıl düşüp aldandığını yazılı açıklamalı. Somut olarak ve samimiyetle! Gelecek nesillere tarih dersi olsun. Millet bekliyor bu sorumluğu ve bitirin diyor artık hamilik suçlama ve çekişmelerini. Nasıl çıktı çektiğimiz acı ve kayıplara neden foya? Düşünün ve bitirin!

Bölünme ve birbirini suçlama tuzağı faili meçhuller kurbanı  Tarihçi Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu ne uyarılar yapmıştı? Hiç unutmam! Hâlâ çınlıyor kulaklarımda ama anlamı yine de kavranamadı ki sızıntı kaynağı olabileceklerinin hiç hesabı yapılmıyor ve farklı cemaatleşmeler tartışma konusu olmayı sürdürüyor. Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Elias Canetti’nin aynı adlı romanında çok güzel anlattığı körleşme diye buna derim ben.

Rahmetli Burhan Kuzu koalisyonlardan çok çektik. % 51 oy ihtiyacı olan başkan adayı muhalefetin de oyuna ihtiyaç duyacağından uzlaşma kültürü gelişir diyordu tarihçi Yusuf Halaçoğlunun aksi uyarısına rağmen. Mantıklıydı teoride ya uymadı millî bünyeye. Niye? Halk, başkan temayülüme dikkatle seçilen Meclisin emrinde olsun diyordu. Yüzlerce muhtar, STK mensubu, kanaat önderi dinlemiş; destek yazılar yazmıştım bu sisteme? Olmadı. Halk  seçmedi vekilleri, her zamanki gibi liste onayladı yine. Vekil yine başa bağımlı. İttifaklar köşe kapma egosunu tetikleyip duruyor böylece.

Bakın hele şu bölünmelere: Ülkücüler ve CHP üç parça, iktidardan iki parti koptu. Gül ve Arınç,  kardeşleri liderlerinden ayrı başı çekiyor. Emperyalist ABD yeni Başkanı, foyasını fora eden liderioyla devireceğim diyebildi. Bu ne cüret? Son yerel seçimlerde millet ağır hesap pusulası kesince ve ardından gelen bölünmeleri görünce sız-çal-böl ve yönet tuzağı kurabileceğini düşünüyor demek ki! Kronik terör hamiliği ithamları vardı  muhalefete ya şimdi onlar da iktidarın üçüncü ortağı mafya suçlamasına başladılar. 1980 öncesi sağ-sol cepheleşmesini andırmıyor mu bu?  O kutuplaşmanın farklı versiyonu değil mi sanki? Salgın ve bu kutuplaşmanın sürekli sarstığı ekonomi yüzünden geçim derdi de yaygınlaşmıyor mu? Bana Reis Destanı’nı yazdıran taban ortak irade, şimdi devir bitti diyor, geçim derdindeyiz!  Serzenişleri şöyle:

Vaat başka icraat başka. Milletin itimadını sarsacak isabetsizlikler ardarda. Nedamet getirmek de oldu moda? Şimdi acı reçete şartsa yukarıda havadar israfçılara yazılsa ya, taban arazi nadasa! Verim alınamaz asla! Güçlükleri yenme yolu, 10.Yıl Nutku’nda. Kurucu Ata’nın bahtiyarım gururlanması da orada! Örnek olsa ya? Yükseklerde olan biten ne, kimin niyeti iyi-kötü, dert-şifa ne, aşağıdan görülür mü? İlle göz önüne ve ceplere inmeli. Milletin vicdan muhasebesi böyle!

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar