Sevinç Hanım, iPad elinde, masaya yaklaştı: "Çernobil (ikinci dalga) geliyormuş, sokağa çıkmayın diyorlar” dedi.
Sosyal medyada böyle bir patlama(!) olunca, doğal olarak kızımız Berke hemen: “Patlama değil, yangın ve söndürüldü. Siz zaten sokağa çıkmıyorsunuz,” mesajını gönderdi.
Söylendiği gibi, Çarşamba ve Perşembe iki gün yağmur yağdı.
Yağmur, kuzeybatıdan kesilmeksizin 10 dakika süren sert bir rüzgârın arkasından gelmişti.
“Yere düşen bu yağmur, yağmur değil; kanser yapan damlacıklarmış(!)” dendi.
Aynı saatlerde televizyonlar İstanbul’un her yerinden duyulan büyük bir patlamadan söz ediyordu…
Anlamadığımız ya da adlandıramadığımız bir felaket, yalayıp, geçti belki… Zamanlama manidar, Çernobil, adı kaldı yadigâr!
***
Yaşı 40-45 olanların çoğu, 1986 yılı bir Nisan gecesi Çernobil Nükleer Santrali’nde bir patlama meydana geldiğini hatırlamaz.
(Şu an İngiliz/Amerikan yapımı 6 bölümlük bir “Çernobil” dizisi var. Diziyi izleme fırsatı bulanlar, felaketin ne boyutlarda olduğunu gördüler. Rusya'nın “Çernobil” dizisinin gerçeği çarpıttığını iddia ettiğini, !biz daha iyi -iyisi nasıl olur bilemem- bir film yapacağız,' dediğini de hatırlatalım).
Gösterimdeki dizinin bizi anlatmayan kısmı, Bakan Cahit Aral’ın ekranların karşısına geçip: “Radyasyon olsa içer miydim," deyip çayı yudumlamasıydı, ki unutulmuş değil!
***
O günlerin bir, iki gazete haberini açın okuyun…
- Sovyet Hükümeti konuyla ilgili konuşma yasağı getirdi.
Felaketin gizlenemeyeceği anlaşılınca, üçüncü günü 'küçük bir kaza olduğu, her şeyin kontrol altında bulunduğu, paniğe kapılacak bir durum olmadığ' açıklandı.
Filmden bir sahne: Başkan Gorbaçov, ilk dalgada 50 kişinin öldüğü haberini aldıktan sonra, bilim insanlarıyla bir toplantı yapıyor.
Soru şu:
-Bundan sonra ne olacak?
Aldığı cevap şu oldu:
-Her gün daha fazla insan ölecek!
Evet, radyasyon toprağın bir metre derinine kadar inip, ne kadar canlı varsa yok etmeye başlamıştı.
Ordulular, iki yıl fındık toplamadı. Üçüncü yıl topladığı fındığı da ihraç etmekte zorlandı.
Şu kadar bekerelden fazla radyasyon içeren fındığı Avrupa almadı.
***
Korona virüs salgını nedeniyle zor bir yıl geçireceğiz.
Nasıl, Çernobil’e ve deprem felaketlerine hazırlıksız yakalandıysak; Covid-19 salgınına da -aksini söyleyenlere bakmayın- ekonomik kriz içinde yakalandık. Yani katmerli bir felaketle karşı karşıyayız.
Sonuç:
Kaç yıl oldu, “deftere yaz, sonra öderim,” demedim!
Demek ki; bu da yaşanacakmış…
Orhan Gencebay gibi “Batsın Bu Dünya” deme hakkımızın olmadığını anlamış olmalıyız.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.