Ordu
DOLAR19.1743
EURO20.952
ALTIN1221.5
Umut ÇAKMAK

Umut ÇAKMAK

Mail: [email protected]

Depremin Yarattığı Farkındalıklar

Kahramanmaraş’ta gerçekleşen iki deprem felaketi bazı farkındalıklarımızı bize tekrar hatırlattı. Bu farkındalıklar ve ortaya çıkan önemli sonuçlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

  • Türk halkının birlik ve beraberliğinin ne denli güçlü olduğu bir kez daha görüldü. Deprem bölgesine yardım etmek için herkes imkânına göre sıraya girdi; kimi nakdi, kimi de ayni yardım için elinden geleni yapmaya çalıştı. Örneğin, sadece Perşembe ilçemize bağlı 54 mahalleden kıt kanaat geçinen köy halkı tarafından kesilen 100 tona yakın odun deprem bölgesine iki tır yardımıyla ulaştırıldı. Ancak şunu da belirtmek isterim: Deprem bölgelerine yardım götürmeye çalışanlara yüksek fiyatlarla yiyecek veya herhangi bir ihtiyaç ürünü satanları, çevre illerdeki kiraları üç, dört kat artıran bazı ev sahiplerini ve bölgedeki yağmacıları, Türk halkının bir ferdi olarak görmek mümkün değil.
  • Bu iki büyük deprem felaketi ile 1999 depreminden yeterli ders alınmadığı da ortaya çıktı. Her ne kadar deprem bölgesinde yıkılan binaların büyük bir kısmı 2000 yılı öncesine ait olsa da, yeni binalar da ve hatta kamu binaları da önemli ölçüde zarar gördü veya tamamen yıkıldı. Demek ki, deprem yönetmeliğine uyulmamış, eski ve yeni binaların kontrolü olması gerektiği biçimde yapılmamış; hatta hiç yapılmamış.  
  • Gerçi, bırakın binaların kontrolünü, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu ve binalarımızın önemli bir kısmının depreme dayanıklı olmadığı bilindiği halde, “imar afları” belirli aralıklarla ülkemizde yürürlüğe konulur hale geldi. En son imar affı ise 2018 yılında yürürlüğe girmiş ve yaklaşık 6 milyon konut bu imar affından yararlanmış. Ünlü jeolog Celal Şengör’e göre “imar affı bir cinayettir”.
  • Farkındalık yaratan bir diğer durum ise kentleşmeyle ilgili. Binalarımızın sağlam olmaması bir yana, şehirlerimizin ana yerleşim merkezlerinin bir kısmı da fay hatları veya yumuşak zemin üzerine kurulmuş. Deprem sonrasında Adıyaman’ın merkezinin şehrin kuzeyindeki dağlık alana taşınma fikri de bu yanlış kentleşmeyi doğrular nitelikte. Kısaca, kötü yerlere kötü binalar yapmışız!
  • Bu deprem felaketinde fark ettiğimiz bir diğer durum da, maden işçilerimizin kendi yöntemlerini kullanarak enkaz altından birçok vatandaşımızı kurtarmış olmasıydı. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Jandarma Arama Kurtarma (JAK) ve itfaiye personelleri gibi arama ve kurtarma ekiplerinin deprem enkazı konusunda eğitim aldığı aşikâr. Madencilerimiz ise, basında sıkça adı geçen ve kendi uygulamaları olan “domuz damı” yöntemini kullanarak birçok vatandaşımızı enkazın altından sağ olarak kurtardı. Dolayısıyla, madencilerimizin deprem felaketinde ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırladık.
  • Deprem sonrası sıkça duyduğumuz bir kavram da “sismik izolatör” oldu. Depremlere yönelik geliştirilen ve oldukça etkili olan bu sistemin temel amacı, tüm yapıları depremin yıkıcı etkisinden basit bir yöntemle korumaktır. Bu sistemin çalışma prensibi ise, binanın kolonları arasına yerleştirilen kauçuk, sürtünmeli veya bilyeli taşıyıcılar sayesinde deprem anında yapının salınımının önemli ölçüde azaltılmasına dayanmaktadır. Bu sistem ülkemizde sadece 100’e yakın yapıda bulunmaktaymış. Umarım, özellikle fay hattının geçtiği yerleşim bölgelerindeki yeni yapılacak binalarda sismik izolatör sistemi zorunlu hale getirilir.    

Bu iki büyük deprem felaketinin bize artık ders olması dileğiyle…

Tüm Türkiye’nin başı sağ olsun.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar