Antibiyotikler faydalı mıdır? Bu soruyu cevaplamak için sanırım doktor olmaya gerek yok. Doktor önerisiyle reçete edilen antibiyotiklerin pek tabii ki içilmesi gerekir. Ancak, gereksiz yere kullanılan antibiyotiklerin ve hatta bütün ilaçların vücuda faydası olmayacağı gibi zararı da vardır.
Bir ekonomideki faiz oranlarının yüksekliği de aynen antibiyotikler gibidir. Gereksiz yüksek olan faizler yatırım maliyetlerinin yükselmesine yol açarak üretimin ve dolayısıyla büyüme oranın düşmesine neden olabilir. Buna karşın, belirli koşullarda yüksek faiz politikası da, ekonominin orta ve uzun vadeli istikrarı için uygulanabilir. Bu bağlamda şuna da belirteyim; enflasyon oranlarının altındaki faiz oranları sermaye sahiplerine reel kazanç sağlamayacağı için, enflasyon oranlarının bir miktar üzerinde oluşan faiz oranları makul düzeyler olarak kabul edilmektedir.
Şimdi gelelim esas meseleye…
Hükümetin öteden beri faiz oranlarına karşı olduğunu biliyoruz. Hatta her fırsatta Merkez Bankası’nın borç verme faiz oranı olan “politika faizinin” yüksekliğinden dert yanıldığını da biliyoruz. Nitekim en son geçen hafta Merkez Bankası’nın politika faiz oranı %19’dan %18’e düşürüldü ve dolar kuru bir anda 8.60’tan 8.90’lara fırladı. Buradaki amaç neydi, bilmiyorum; ama şunu çok iyi biliyorum: Eğer bir ülkede %20’lere ulaşan enflasyon oranları varsa ve aynı zamanda döviz kurlarında yukarı yönlü seyir devam ediyorsa ve de döviz rezervleriniz yeterli seviyede değilse, Merkez Bankası’nın uygulaması gereken temel politika sıkı para politikasıdır. Bu politikanın temel enstrümanı da faiz oranlarıdır (faizlerin yükseltilmesi). Dolayısıyla, bu şartlardaki bir ekonomide faiz oranlarının yükseltilmesi, bir yandan enflasyonist baskıyı kıracak, diğer yandan da dövize olan talebi azaltacaktır. Kaldı ki, %20 enflasyonun gerçekleştiği bir ekonomide %18 faiz oranlarının pek bir anlamı da yoktur. Aynen antibiyotikler gibi faiz oranlarının yükseltilmesinin kısa vadede ekonomiye bir takım maliyetleri olacaktır; ancak şu anki ekonomik şartlarda faiz oranlarının düşürülmesinin değil, yükseltilmesinin orta ve uzun vadede Türkiye’ye yararı olacaktır.
Esasen, Türkiye’de faiz oranlarının düşürülmesi isteniyorsa, ilk yapılması gereken enflasyon oranlarının düşürülmesidir. Bunun en iyi örneğini yine bu hükümet 2002-2007 döneminde gerçekleştirmiştir. 2002 yılında iktidara geldikten sadece 2 yıl sonra (2004 yılında) yaklaşık 20 yıldır devam eden yüksek ve kronik enflasyon oranlarını tek haneye düşürmüş; düşen enflasyon oranlarını takiben faizler de sert bir şekilde gerilemiştir. Düşen faizler de bütçe içindeki faiz yükünün azalmasına ve çok kısa bir süre içinde Türkiye’nin kamu dengesinin önemli ölçüde iyileşmesine yol açmıştır. Kısaca, faizlerin düşürülmesi için en iyi referans, yine şu anki hükümetin kendisidir.
O zaman akla başka bir soru gelmektedir: Enflasyon oranlarını nasıl düşüreceğiz? Bu soruyu cevaplamak için son yıllarda artan enflasyonun kaynağını belirlemek lazım. Bir önceki yazımda da söylediğim gibi, 2017 yılından sonra Türkiye’de çift hanelere çıkan enflasyonun temel kaynağı, yine 2017 yılından sonra hızla artışa geçen döviz kurlarıdır. Dolayısıyla, döviz kurlarındaki artışı durdurmadan Türkiye’de artan enflasyonun dizginlenmesi pek mümkün değildir.
Özetle; döviz kuru artışları enflasyonu, enflasyon da faiz oranlarını yükseltmektedir. Eğer Türkiye’de orta ve uzun vadede faiz oranlarının düşürülmesi isteniyor ise, döviz kuru artışlarının ve yüksek enflasyonun önlenmesi şarttır. Bunun için de şu anda uygulanması gereken temel politika sıkı para politikasıdır. Yani, faiz oranlarının sert bir biçimde yükseltilmesi (belirli bir süre) ve bu sayede hem dövize olan talebin, hem de enflasyon oranındaki artış trendinin kırılması gereklidir. Döviz kurlarında ve enflasyon oranlarında gevşemeye bağlı olarak faiz oranları da zaten gerilemeye başlayacaktır. Başka bir ifadeyle, makroekonomik istikrar sağlanana kadar antibiyotik (faiz oranını) kullanmak kaçınılmaz görünmektedir. Yoksa faiz oranlarına böyle zorla müdahale ederseniz, yükselen döviz kurları sizi bu içinden çıkılmaz sarmalın en başına götürür…
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.