Ekonomi, adı üzerinde; aşırı ve gereksiz harcamalardan sakınma, tutum. Diğer anlamıyla; bir insan topluluğunun ya da bir ülkenin, yaşayabilmek için üretme ve bunları bölüşme biçimlerinin ve bu eylemlerden doğan ilişkilerinin tümü.
Peki geçen bu zaman zarfında, son 17 yıllık istikrarlı bir siyasi iradenin her defasında iktidarda kalmasının devamlılığını sağlayarak oylarıyla destek veren bütün güvenini, bütün benliğini ve en önemlisi de bütün iradesini teslim eden bu milletin bu son seçimde de aynı duygularla sandığa gidip son dönemlerde bozulan ekonominin düzeleceği umuduyla verilen vaatlere de bakarak secim tercihini bir kere daha aynı kararlılıkla kullanması ile durmadan, duraklaman, alışma dönemine ve adaptasyon sürecine ihtiyaç duymadan istikrarın devamlılığının olması umuduyla milli irade bir kere daha “durmak yok yola devam” dedi.
Peki ekonominin açılımı neydi tutum, israftan kaçınma bir diğeri de üreterek kalkınma modeliydi.
Kerim kitabımız kuran ayetinde Allah (cc) ne diyordu “yiyiniz içiniz israf etmeyiniz”
Ülkemizde ise ekonomi yönetimi; memleketin öz kaynaklarını özelleştirerek buradan elde edilen gelirlerin tamamını yollara taş binalara geri dönüşümü olmayan yatırımlara harcamak suretiyle ülkeyi yöneten bir ekonomi anlayışı ve yıllar içinde üreten toplumdan tüketen topluma dönüştürülmüş bir ülke...
Seçim öncesi vaatler daha fazla özgürlük daha fazla ekonomik refah ve daha fazla istikrar getireceğini söylüyordu...
Gerçekleşense daha fazla dış politikada sorun, buna bağlı daha fazla yabancı parada kur artışı ve daha fazla güven kaybı...
Peki Ne yapmak istiyoruz ve neden o istediğimiz şeyi yapamıyoruz ya da neden onu yapacak gücü kendimizde bulamıyoruz?
Görünürde herkese ağzının payını veriyoruz, bugün dediğimizi yarın unutuyoruz sanki hiç bir şey olmamış gibi hareket ediyor ve dış unsurların bu tutarsız tavrı manipüle etmesine ve bizim aleyhimize kullanılmasına belki de zemin hazırlıyoruz.
Örneğin: ABD’ye haddini bil diye parmak sallarken, diğer taraftan dokuz kişilik heyeti görüşmelere katılmaları üzerine ABD’ye gönderiyoruz.
Eyyy ABD diye söze giriyoruz... Devamında ABD başkanının samimi tavırları, sırtımızı sıvazlayan tarzıyla birlikte havada yumruk tokuşturup ABD başkanın iltifatlarına mazhar olduğumuz için bundan memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyoruz.
Sonra tekrar eden konular tavırlar ve olaylar karşısında sanki dönme dolap misali aynı halka içinde çaresizce dönüp duruyoruz.
Bu durumda nevrimiz döndü desek yeri var.
Yabancı paranın Türk lirası karşısındaki sürekli kazandığı bu olumsuz, anlamsız ve bir türlü önlenemez yükselişi karşısında algımız dış güçlerin ülkemize karşı yaptığı topyekûn ekonomik saldırı planıydı...
Bu durumun karşısında ise biz; taktikten uzak, reel gerçeklikten bağımsız bir yaklaşımla onların doları varsa bizimde Allah’ımız var, milletimizin iradesi var diyip bu anlamda aslında ne kadar güçlü olduğumuzu bir kere daha tüm dünyaya göstermiş oluyorduk.
Sineyi milliye dönmek ve tüm dünyaya topyekûn birlik ve beraberlik mesajları vermek suretiyle kontrolsüz bu kur artışının yükselişine engel olmak, Dolar’ı, Euro’su olan herkesi şehrin döviz bürolarına davet edip dövizlerini bozdurmalarını istemekle bu ekonomik manipülasyonun önüne geçmek mümkün mü? Yoksa seksen öncesi olduğu gibi doların ülkemizde serbestçe dolaşımının kanunen yasaklanması acaba daha gerçekçi ve daha etkili bir çözüm olmaz mıydı?
Elbette o günden bugüne köprülerin altından çok sular geçti bugün ülkemizde yabancı sermaye yatırımlarının ülke ekonomimizin içinde ciddi derecede bir paya sahip olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak dünyada dolaşımı serbest olan ve her ülkede geçerliliği ve karşılığı olması sebebiyle doların tek
Uluslararası para birimi olması şu an için değişmez bir realiteyken bizim açımızdan doların ülkemizde yasaklanması pekte mümkünmüş gibi görünmüyor aslında...
Peki nasıl yapabiliriz bu sarmaldan ülkemizi nasıl kurtulabiliriz?
Birincisi çok üretmekle…
İkincisi ürettiğini aynı oranda pazar bulup satmak…
Üçüncüsü ülke olarak tasarruflu olmak…
Dördüncüsü ve en önemlisi bütün bunları yaparken yüksek kalitede, bilgiyi, teknolojiyi kullanıp aklın yolunun bir olduğu gerçeğiyle hareket edip, tek yolun eğitim olduğu mantığını benimseyerek ülkemizi yönetenlerin bu durumu en ön planda tutmaları ve bu doğrultuda ülke geleceğine yön verecek yatırımları yapmaları daha gerçekçi ve daha çözüm odaklı bir hareket olacaktır.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.