Şükrolsun ki başarısız 15 Temmuz Hain Darbe girişiminin 5.yıl dönümünde de şafak geceyi sökünceye kadar şehitlerimizin ruhlarına armağan dualarımı kabul ve makbul kıl Allah’ım! Lahtlerinden kıyam etmiş de duyup hissetmiş gibi gururlu olsunlar ve gözyaşları içinde marşlar söylerken içleri titreyen millet fertlerinde bilsinler yüreklerini, güçlerini; koma geride gözlerini, şâd et ruhlarını. Dört yandan sarılmışken hak, hukuk, adalet, özgürlük…adına tepkileriyle ihanet odaklarına hizmet ettiklerini fark edemeyenler; tavır ve laflarının nereye gideceğini, nelere yol açabileceğini bilemeyenler hep olageldi, oladuruyor. Onlara da idrak gücü ver! Milletine layık olanın baş olması için sebep kıl ve ona artık yaşadığı tecrübelerle uyanmış milletin ortak iradesine ters tutum, davranış, icraatlardan sakınma idraki nasip et ki makama değil, gönüller tahtına çıkabilsinler! Ülkemin 7 bölgesinden gelen seslerin ilhamı bu duam rızana arzım, şu fotoyazım da geleceğe ışığım olsun; senden büyük yok Allah’ım!
Özel okullar pahalı değil sözüyle tepki alan Bakan Bey beni bağışlasın lütfen, hesap yapmadan konuştu: Aylık geliri on bin lira olan bir aile yılda 120 bin kazanır. 80 binini tek çocuğu için özel okula verse geriye kalır 40 bin. Nüfusun yüzde kaçı aylık 10 bin gelirli? 1989’da ilk sınava hazırlık dergisi Aşama, okurlarının oyuyla derecelenecek soru yarışması açmıştı. İkinci seçildiğim ödül töreninde dershane değil okul eğitimi önemli, Aşama okuru öğrencilerin verdiği oylar da buna işaret ediyor demem şaşkınlık yaratmıştı. Dershane sömürüsü bitecekti fikrimce. Millet çoğunluğu eğitime de sağlığa da para yetiştiremezdi. Zaman içinde tüm sağlık-eğitim ticaretine de son verilecekti. Güvenlik, sağlık, eğitim millî hizmet alanlarıydı ve halkın verdiği iktidar tahtının aslî göreviydi, pazara çıkarılamazdı! Okulla değil kendini yetiştirmekle iş bilir olmuş milletimin böyle dediğini tespit etmiştim. Şimdi de ısrarla şunu iddia ediyorum: Vakıf olduğu halde özel okul ticaretinin öncüsü TED Başkanını eğitim kurulu üyesi atamak, onunla iş birliği halindeki özel okulcu akademisyeni de ekibiyle bakan yapmak gibi iyi niyetli çare arayışları sonuç vermez. Bu acı gerçek bir gün anlaşılacaktır mutlaka! İş içinde öğrendik: İşsizliğin çaresi iş bilen insan eğitimine özlem içinde halk, ne diyorsa o!
Kültürümüzle uyuşmaz yabancı ideoloji tutsağı, dış güdümlü vesayet ipinde oynaya oynaya milletimizin başına nice dertler açmış aydınların ahvalini de çok yazdım ki ders alına! Lakin kafaları değişmedi hâlâ. Sanatıyla ünlü Livaneli Zülfü, yine gündeme düştü. Hem İsmet Paşa hem asker kaçağı diye halkı kandırmak isteyenler gibi bir zamanlar aday yapıldığı partisinin Kılıçdaroğlu dışındaki liderlerini sildi attı. Solcu değillermiş hatta Baykal sünnîymiş. Sünnî, onun kutsadığı solcu olamaza getiriyor işi yani. Kılıçdaroğlu alevi ya hani! O da gereksiz buldu bu yorumu, kullanılmak istendiği provakasyona alet olmadı bu sefer. Kutluyorum. Ne mutlu!
Benbenci kışkırtmalarla bölük pörçük oldular önce, şimdi de provakasyonlarla fokur fokur kaynatılmaya çalışılıyor partiler. Halk ne zaman, nerede, nasıl bölme amaçlı bir olay çıkacak tedirginliğ içinde sessiz bekliyor. Suça bulaşmışların sinsi hesaba dayalı beyan ve mitinglerine sessiz kalınmasına şaşırmıştı ya hani! Şimdi de onlardan birinin sürekli bataklığa saplanmış oto misali her tarafa çamur sıçratması karşısında halk, “Gördün mü gördün mü…kaçamadın çamurdan gördün mü?” diyor vicdanında. Muhalifler de aynı sözlere tempo tutuyor. Bu tempo milletten ne götürürü hesap eden yok!
Bir Cumhuriyet köşe yazısında, halkın tepki göstereceği her türlü usülsüzlük, teklif ve baskılara cesaretle tavır koyduğunu iyi bildiğim, bu yüzden de yüksek oyla seçilmiş Ünye Belediye Başkanı Hüseyin Tavlı bile provakasyon aktörü yapılmaya çalışıldı. Ayrıca salgında bir zaman zirvede olduğu için alarmdaki Ordu BBP İl Kadın Kolları Başkanı da başka bir algı operasyonuna aracı yapılabildi. Değilim feryadına rağmen salgın temaslısın diye polislerce zorla götürülmesi çekilip iktidar eleştirisi görüntüleriyle birleştirilerek ABD patronlu Fox Tv.ye servis edildi. Fox, Valilik beyanını haberlese de birleşen iki görüntü öyle baskın etki yarattı ki açıklama gölgede kaldı. Çoğu vatandaş kapkara algıladı olan biteni! Doğru açıklamalar havada kaldı. Ben kendimi bildim bileli medyada benzer algı operasyonlarına tanığım. Halkın medyaya güven anket sonucu niye % 30 sorusunun cevabına işte bir örnek daha!
2 yıl İstanbul gazetesinde yazdım ama dersimi aldım, daha asla yazmam oralarda! Basın amiral gemisi Hürriyetin manşetinden Muhtar bile olamaz diye damgalanmaya çalışılan lider, bugün cumhurbaşkanı! Lakin üzgünüm, ona da körtaraf medya var şimdi. Sanılmasın ki faydaları var. Hakkı teslim eden bazılarını tenzih ederim ama zararı olan da az değil! Medya, doğruların güvenilir tanığı olmalı oysa. Haber-yorum çok yönlü araştırmayla kalmamalı, ülkenin konuyla ilgili yörelerinde objektif ve halkın sürekli dert yandığı kanaat önderleri de dinlenmelidir. Halka çıkmak ve doğru bilgileri servislemek böyle olur.
Çok kişiyi dinleyip yazıyorum: Kara algı kaynaklarını, üst yönetim neden sorgulayıp bukalemunları ortaya çıkarmıyor? Hiçbir olay küçümsenemez, sinek küçük ama mide bulandırmıyor mu? Bu algı organizasyonları durdurulamazsa vay halimize diyor insanlar. Adalet ve kalkınma milletin davasıydı: Üç dönem seçilme hakkı vardı. Kişilere bağımlılık yoktu; fakir fukara, garip gureba iktidarı olunacak, 3Y ortadan kalkacaktı. Vekillere lojmanlarda oturmayacaksınız, halkın arasına karışacaksınız bile denebilmişti. Bu inanç ve kenetlenmeyi sızıntı bukalemunlar mı kaybettirdi yoksa yaygınlaşması engellenemeyen köşe kapmaca oyunları mı?
2015 seçimlerinde aday belirleme soruşturması için bir ilk olarak STK temayülü de yapılmıştı. Oluşturulan bu motivasyonla 6 binin üstünde aday adayı, listeye girenlerin yanında seçim sahalarına çıktı; halkı dinleye dinleye biriz, bütünüz, güçlüyüz mesajı verdiler. Lakin inançlarıyla kalakaldılar. Aday adayı olmuşun hiç mi etrafı olmazdı ki köşe kapmışlarca yok sayıldılar, çoğu kendilerinden randevu alamadı. Oysa yakın iller gruplanarak kendileriyle sürekli istişare halinde olunması gerekmez miydi? Şimdi lider, atadıklarına niye halka inin dedi? Muhalefetin iktidar halktan koptu iddiasını doğrulamak için mi? Mühür elinde halka inilmeli mi çıkılmalı mı?
Ben çıktım: Dilim varmıyor ama 20 yıl sonunda yukarıdakiler ağa, han; gerisi onlara şakşakcı kanaati yaygın. Cumhurbaşkanı muhalefet ittifakının başarısız olacağını düşünerek kendisi için son seçimi kaybedip bir kısa dönem sonunda yeniden kurtarıcı lider olmak istiyor diyene de çok rastladım. Matematiksel açıklamalar da yapıyorlar. Halkı Kalkındırma Partisi (HAK PARTİ) özlemi de oldukça yaygın. Yalnızca yatırım yetmiyor, insanı yaşatmak da lazım. İniş aşağıya olur, halka çıkın efendiler, çıkın ve dersinizi alın!