Hep şöyle haykırdık düşmana: Var olduk olalı biz, vatanımızı ana biliriz.Siz bilmez misiniz? Korur her ana evladını, korur her evlat anasını. Burada ne işiniz var? Burası bizim vatanımız, anamız! Çok çektik çok! Hasta, öldü dediler; dirildik ve derslerini verdik. Yine veririz de teknik, iletişim, medya çeşitlenince hin hile ve tuzakları da çeşitlendi. İktidarları, muhalefetleri, aydınları, gençleri, sokakları…velhasıl her yeri çemberliyor. Çok partili hayatımıza yanlıştır, doğrusu şudur; daha iyisi şöyle yapılır rekabet anlayışı gelmedi bir türlü. Kronik çekişme-çatışma derdimiz hin-hain yanlış bilgi ve fikir tuzaklarına düşedurup gidiyor:
Demokrasi şehidi merhum Menderes, yanlış bilgi ve fikir suçlamaları sonucu darbecilerce katledildi. Öğretmen çocuğu Deniz Gezmiş önderliğinde tam bağımsız Türkiye diye başlayan hareket, halkı ikna yoluna çıkmadı da şiddete yönlendirildi. Onu da ömrünün ilk baharında iki arkadaşıyla Menderes ve iki bakanının intikamı diye üç üç tezahüratıyla idam ettirdiler devletine. Süreç içinde büyütülen şiddet, 74 affıyla ülkeyi sara sara iç savaş noktasına getirdi bizi ve altından yine darbe çıktı. Yaşadık gördük ama yazık ki iktidar-muhalefet, siyaseten birbirini suçlamayı sürdürüyor yine. 80 öncesi sağ-sol çatışmasının da bölücü terörün de başörtüsü tartışması ve cemaat kalkışması 15 Temmuz’un da ardında ABD olduğu netleştiği halde(!)
Şu işe bakın: Her fikirden kümeler oluşmuş Ata partisi CHP liderinin masasına, suçladıkları iktidar partilerinden kopmuş liderler oturmuş, güçlendirilmiş parlementer sistem diye havanda su döveduruyorlar. Oysa sorun sistem değil, halkı noter yapmak! Bir tanesi de demiyor ki kitlelerin aday tercihini esas alarak siyaseti halka dayandıracağız. CHP lideri iddialı: Siyaseti bıraktığında millî birliği sağlayıp barışı getirmiş olacakmış. Keşke ama çelişkilerle olmaz ki!Merhum Özal da iki elini birleştirip kaldırmıştı ya neler çekti! Suikast bile gördü. Düşman bizden çok kolay adam çalıyor demişti. Evet, çalıyor da kendisi buna yol açan siyasetçi atamayı bıraktı mı? Tarihî yanlışlar sonucu hin çalmaya zemin oluşturan bölünmüşlüğümüzü yok saymadı mı? Şer gücün hin sızıntılarının çemberini engelleyecek halka dayanma yolunu hiç düşündü mü? Listelerini il il halk tercihine dayandırsaydı şer gücün çeşitli yollardan sızıntıları engellenemez miydi? Kitlelerin içine sızabilmek ne mümkün? Kaç kişi kandırılabilir ki?
Tanzimattan beri büyütüle büyütüle gelen Batıcılar da sığındığı Atatürk’ün millî benliğini bilmeyen milletler başkalarına yem olur sözünü yok saydı. Oy oranına bakarsak bu kör hayranlık, milletin dörte biri kadar da büyütülebildi. Oysa farklılıklarımızı dünyaya da model bir millî kültürde bütünleştirebilirdik. Tarihimiz, dinimiz ve onunla asırlardır yoğrulmuş kültürümüze karşı yılların birikimiyle oluşturulmuş yaşama biçimleri ve ekonomik farklılıklar bölünüp çekişme, çatışma için kullanılamazdı. Bu yolda aydınım diyenlerin hiçbir çabası da yok hâlâ! Siyasîler bölününce ülkede herkes bölünüyor. Niye farkında değiliz bunun? Ne yazılacak, ne konuşulacak nefse, vehme, telaşa kapılmadan doğru bilgilerle niye hesap etmiyoruz? Yanlış bilgi yaymayı suç sayma yasasını AYM’ye götürecek muhalefet ve medyaya soruyorum: Halkın medyaya güveni niye % 30? Bu tibar oranınızı yükseltmek için ne yaptınız? Yalan-yanlış bilgi ve ona dayalı fikirlerle kaos mu olsun? Cumhurun Reisine de sorularım var:
Yolsuzluk ve rüşveti biz önleriz diyorsunuz da iddialar var. Yalansa kamuoyuna açıklamak, değilse yargı işlemleri gerekmez mi? Demokrasi maç mı, millî birlikle kalkınmak için şampiyon atlet misali yarışmak mı? Karmaşa içindeki CHP liderinin kafa paslarını hep gole çevirdiniz. O da helalleşme sözü edip bagajındaki dörtte birlik körbatıcılara rağmen millî benliğe dönüş çabası içine girmişse caydırıcı tepki niye? Çıkışmayla değil yumuşak dille “Yorma kendini, gel el birliğiyle anayasaya şu maddeyi koyalım, konu kapansın: Giyim, özel yaşama biçimi, hakaret-şiddet-terör kavramı ve savunuculuğu içermeyen eleştiri, fikir, din, inanç, ibadet, sanat özgürlüğünden hiçbir özel-resmi kurum, mekan ve toplum içinde kimse alıkonulamaz.” deseniz Osman Bey’e Edebali’nin “Bölmek bize, bütünlemek sana!” öğüdüne uymuş olmaz mıydınız? Geçmişteki atama yanlışınızı dile getirdiniz. Şimdikiler doğru mu, emin misiniz? Kul her alanda uzman değil ki! Ya yanıltıyorlarsa sizi? Kitleleri noter yapmak yerine oy sorumluluğu altına sokabilmekle kurulur gerçek demokrasi. Seçilen çekinmez mi seçmenlerinden, üzerlerine titremez mi onların? Evet mührü kimdeyse gerçekte yukarıda olan odur. Şu son şiirimle halka inmeyi değil, çıkmayı öneriyorum:
HİN ÇEMBER
Çok partili hayat haktı,
Halk irade sunacaktı,
Beyne şer hin sızıp aktı,
Mühre noter kulpu taktı
Dirayet halkım dirayet!
Hin çemberde her ihanet,
Öyle oy ver ki kıyam et,
Hukuk getir; hak, adalet...
Uyan kitlem olmaz böyle?
Nutuk atan lider beyle
Halleş, fikrin ilan eyle:
Nasıl biter derdin, söyle!
Evet sende, tac-ı devlet,
Kendin liste seç, vekil et;
Devral bu hakkın, inat et!
Bitsin simsarlı siyaset!
Yorum Yazın