Davul ve gırnatanın sesiyle uyandım. Zaten akşamdan sabahın heyecanıyla zor kapatmıştım gözlerimi. İskeleye baktım ki çoktan dolmuş. Kayıklar, motorlar, iskeleye çoktan yanaşmışlar. Köyden insanlar günün ilk ışıklarıyla kasabaya akın etmişler, iskelenin kalabalığından belli. Yoldan çocuk sesleri geliyor, gruplar halinde yukarılardan insanlar çarşıya akın ediyor. Bir çırpıda giyindim üstümü. Annem ya halamlara ya da tavuklara yem vermeye gitmiş herhalde, evde yok. Soluksuz indim aşağı, zili çalmadım. Nermin teyzem annem gibidir, bana kızmaz ama yine de otoritesi var hani, çekiniyor insan. Meşhur amerikan izci marşı ıslığı işaretimiz, peş peşe çalıyorum. Gökçe çoktan hazır, kapının arkasındaymış sanki ıslık bitmeden fırlıyor dışarı. Mavi EsemSport’lar yeni, bu gün için alınmış. Özenle giyiyor ayakkabılarını ve bağcıklarını bağlıyor. Kapının önündeki kırmızı erik ağacının alçak dalında beklerken, eriklerden birkaç tane de cebime dolduruyorum. Yola çıkıyoruz. Annem tavukların yanından dönüyor. Elinde tavuklara yem götürdüğümü, meşhur plastik kap. “Mayıs Yedisi’ne” diyorum. “Dikkatli olun” diyor.
Bir koşu iniyoruz yokuştan aşağı değirmenin yanından. Bu kez Mustafa’ya işaret ıslığını gönderiyoruz. Fethi amca dükkânın önünde sekmeninde oturuyor, gözlüğünün üstünden bakıyor bize. “Evde, gelir şimdi” diyor. Sadık abi çıkıyor. Tam teşekküllü fotoğraf makinalarını çapraz asmış, iskeleye şenliğin fotoğraflarını çekmeye gidiyor. Dükkânı kilitlerken selamlaşıyoruz, hal hatır soruyor. “Kolay gelsin” diyoruz. Mustafa hala yok görünürde. Islığımızı duyan Kutsal ve Ümit çıkıyor aradan, karşıdan Ali de ayakkabılarının topuklarını çekiştirerek geliyor yanımıza. Davulla gırnatanın sesi buraya daha bir güzel geliyor. Ses arttıkça heyecanımız da artıyor, sabırsızız. Fethi amcaya “biz gidiyoruz, Mustafa gelsin, iskeledeyiz. “ diyoruz. Hayri amca ağır aksak ayağıyla dükkânın önüne çıkıyor. Bembeyaz bıyıklarının burun deliklerine yakın yerleri sigaradan sararmış, yine ağzının kenarında külü dökülmemiş sigara var. Demirci Hasan ve oğlu demir dövüyorlar. Diğer taraflarında berber Yılmaz; “Afferim uşaklar, eliizi, yüzüüzü de yıkayın, hascak” diyor. Islığımızı Deniz duymuş çoktan aşağı inmiş. Tülay abla karşıda çıkmada; “ Oo yakışıklılar hadi bakalım, iyi gezmeler” diyor. Onlar da birazdan gelecekler iskeleye belli ki, şık kıyafetler giyilmiş. “Teşekkürler abla” diyoruz. Muhlis amca, yine iki dirhem bir çekirdek dükkânın içinde oturuyor. Ali Kemal amca yanında. Belli ki siyaset konuşuyorlar, çok ciddiler. Bahtiyar amca karşısındakine para üstünü verecek ama parayı tanımaya çalışıyor şişe dibi gözlüklerinin arkasından.
Galeri Barbaros’un önünde oturmuşlar; Tezcan, Erkut, Ahmet, Bülent abiler. Bir yandan kendi aralarında sohbet edip bir yandan gelene geçene takılıyorlar. Onlara selam verip geçiyoruz, aslında onlar buradaysa, bizim de gitmeyip buralarda olmamız lazım, ne de olsa idollerimiz ama sözleştik bir kere motorla Aktaş turu atacağız. Hem özledik be denizi, suyu. Denizin içindeyiz ama kışın uzağında kalıyoruz. Yaza merhaba diyeceğiz, suya ayağımızı sokacağız, kayığa bineceğiz.
Eczanenin önünden geçerken, içerde Necmi amcayı görüyoruz. Ayakta, hastaya ilaç veriyor. Yaşasın, Çağrı da gelmiş ama o bizle gelmiyor. Eczanede kalması gerekiyormuş. Yola çıkıyoruz. Fuat kahvenin önünde. Tabii ki Ali amcadan izin yok. Artık davul sesi çok daha net geliyor, cadde iğne atsan yere düşmüyor. İskelenin önü panayır yeri gibi. Koz helvacılar, horoz şekeri, elma şekeri, oval sepette lahmacun, Efe Mehmet sigara, Mehmet amca pamuk şekeri satıyor. En çok gözümüz ona takılıyor.
Mayıs yedisi deyince çocukluğumun güzel günlerine gidiyorum, buğulu gözlerle.
Aktaş’ ın etrafını motorlarla dönmenin, yedi dalgadan atlamanın bereket getireceğine, ayaklarını dizlerine kadar suya sokmanın sağlık getireceğine, suya yedi taş atmanın kötülükleri savuracağına inanan yöre halkımızın, bir başka yüklediği anlamıyla “yazı karşılama” seremonisi yaşanırdı Vona’ da heyecanla.
Herkes en güzel kıyafetleriyle, gülen yüzleriyle çarşıya dolar, iskele turu atardı. Gelenekler yasalarla engellenemez, aksi halde bu yasa koyucu ya da uygulayıcılar tarihte farklı anılırlar. Kültürel sosyalleşmenin en güzel örneklerinden biri olan bu eşsiz geleneği, şenliği lütfen yaşatın. Çok mu zor?
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.