Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bankalara ödünç verdiği bir hafta vadeli borcun yıllık faiz oranını ifade eden politika faiz oranını %14’ten %13’e düşürdü. Bu noktada akıllara takılan temel soru, hangi iktisadi sorunun çözümüne istinaden faiz oranı düşürüldü?
Esasen biz bu faiz indiriminin sonuçlarını çok yakın zamanda tecrübe ettik ve halen de ediyoruz. Eylül 2021 tarihinde başlayan politika faiz indirimlerini takiben dolar kurunun 8 küsur TL’den 18 TL’yi geçmesi, enflasyon oranının çok kısa sürede %19’lardan %80’lere ulaşması, konut ve otomobil fiyatlarının çok sert yükselmesi, satın alma gücünün düşmesi ve gelir dağılımının orta ve düşük gelirliler aleyhine bozulması, uygulanan bu yeni politikanın temel sonuçları arasında yer almıştır.
Peki, o zaman bu faiz indiriminin gerekçesi nedir? TCMB’nin açıklamasına göre, Türkiye ekonomisi ekonomik faaliyetler bakımından üçüncü çeyrekte (Temmuz–Eylül dönemi) ivme kaybedecekmiş. Başka bir ifadeyle, küresel risklerin de etkisiyle büyüme oranında gerileme bekleniyormuş. Faiz indirimiyle bu olumsuz beklentinin etkisi hafifletilecekmiş.
Anlaşılan o ki, TCMB’nin %1 puanlık faiz indirimi tamamen büyüme ve istihdam odaklı bir politika tercihi. Öte yandan, faiz indiriminin gelecek dönemde döviz kurları ve dolayısıyla enflasyon oranı üzerindeki olası olumsuz etkileri de pek dikkate alınmamış. Oysaki hâlihazırdaki ekonomik sıkıntılarımızın ana müsebbibi faiz indirimini takiben döviz kurlarında yaşanan sert yükselişler değil miydi?
Yeri gelmişken şunu da belirteyim. Faiz indiriminin gerekçesi olarak öne sürülen büyüme oranındaki düşüşte de öyle keskin bir gerileme beklenmiyor. Türkiye ekonomisi 2022’nin ilk üç ayında %7,3 büyümüş iken, ikinci çeyrekteki büyüme beklentisi %5-6 arasında seyrediyor. TCMB’nin en son yayınladığı “Piyasa Katılımcıları Anketi / Ağustos 2022’ye” göre ise, 2022 yılının tamamında büyüme beklentisi %4’e yakın bir seviyede. Cumhuriyet tarihinin (1923-2021) ortalama büyüme oranının %5 olduğu dikkate alınırsa, %4 civarı bir büyüme oranı bu anlamda pek de düşük sayılmayabilir. Bu arada, bir ülkenin uzun dönemli ortalama büyüme oranına “potansiyel büyüme oranı” da deniyor.
Özetle; %14’ten %13’e düşürülen politika faizinin temel gerekçesi, büyüme oranını ve istihdam düzeyini yüksek tutmaktır. Ancak mevcut ekonomik ortamda politika faiz oranının düşürülmesi ve ilerleyen dönemde de bu düşüşlerin devam etmesi, döviz kurlarında ve enflasyon oranlarındaki yükselişin sürmesine neden olabilir. Dolayısıyla, faiz oranının %1 düşürülmesinin ekonomiye sağlayacağı katkı ile bunun piyasalarda yol açacağı olumsuz sonuçların çok iyi hesaplanması gerekir. Bu hesaplamanın ne kadar doğru yapıldığını yakın zamanda göreceğiz.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.