Levent Kırca çok güzel anlatır...
"İki kardeş bir topu paylaşamazlar ama komşunun çocuğu gelince ona yedirmezler. 3 çocuk bir topu paylaşmazlar ama sokaktaki diğer çocuklara yedirmezler o topu. Sokaktaki çocuklar bir topu paylaşmaz ama yan mahalledeki çocuklar gelince yedirmezler o topu. Birlik olmak için dünyayı uzaylıların istila etmesini mi bekleyeceğiz?"
Depremden sonra tek yürek olduk ve hep birlikte elimizden geleni yatık millet olarak. Bir hafta önce olsa bir atkımızı vermezken tırlar doldurup gönderdik. Ders olsun bize. Biz biriz beraberiz. İlaç kolisi taşırken elden ele; bir ataist ile bir imam yan yana. Ülkücü İbrahim abi sosyalist Veli'ye uzatıyor. Yan yana. Ecza deposu çalışanın hemen yanında bilmem ne bölge müdürü yan yana. Kim olursan ol, nerden , hangi ırktan önemli değil. Çalışan ol, müdür ol önemli değil. Tek kriter var ; insan olman. Biz biriz beraberiz. İlla uzaylılar gelmesine de gerek yok, deprem olmasına da!
Yetmedi mi öldüğümüz... Her deprem sonrası kesilen kolonları konuştuğumuz. Yetmedi mi bugün milletin gazını almak için tutuklanan müteahhitlerin serbest kalıp gittiği! ARTIK ÖLMEYELİM Adını yüzyılın afeti koydukları deprem için "HİÇ BİR ÜLKE BUNUN ALTINDAN KALKAMAZDI" diyorlar. İyi de ; " ONLAR BUNUN ALTINDA KALMIYORLAR" ki... Ders olsun bize ARTIK ÖLMEYELİM.
Ölmemek için demokrasiye ihtiyacımız var. Erkler ayrılığı dediğimiz yasama – yürütme ve yargının bağımsız olmasına ihtiyacımız var. Taylan Yıldız; erkler ayrığını tanımlarken aslında erkler ayrılığını üç değil beş kuvvetten oluştuğundan bahseder. Yasama, yürütme ve yargının arkasına basın ve sivil toplum kuruşlarını ekliyor. Yani özgürlüğü kesinlikle korunan yasama , yürütme, yargı, basın ve STK’ lar. Bunun gerekliliğini uzun uzun size daha sonra yazmaya çalışacağım. Bugün başka bir konu için size erkler ayrılığından bahsedip STK’ ların önemine dikkat çekmek istedim. Şöyle ki;
Depremden sonra ikinci kez Malatya Sahra eczanesinde gönüllü olarak görev yaptım. Yaklaşık on gün sonra ikinci kez deprem bölgesindeydik.
Malatya'da her gün binlerce kişiye sahra eczanelerinde hizmet verdik. İlaç, mama, biberon , ped, sabun, süt... Eczacı meslektaşlarım ceplerinden topladı biz vesile olduk dağıttık. Üç dört saat uykularla hizmet ettik. Ordu’ lu 14 Eczacı ve Eczacı teknisyeni olarak bölgeye gittik. Dört gün hizmet ettikten sonra Tokat Eczacı Odası’ ndan gelen meslektaşlarımıza ve eczane teknisyenlerimize görevi devrettik. Burada dikkatinizi çekmek istediğim iki nokta var.
Bunlardan birincisi; Türk Eczacılar Birliği güçlü bir STK olarak çok hızlı bir şekilde koordine oldu. 10 şehirde 27 sahra eczanesi açtı. Açtığı eczanelerde dağıttığı her şeyi de gene bu mesleğe üye olan eczacıların bağışları ile devlete ihtiyaç duymadan depremzedelere ulaştırdı. Depremin üçüncü gününde ilaca ulaşım sağlanmıştı. İkincisi ise açılan 27 eczanede gönüllü eczacı ve eczacı teknisyenleri dörder günlük dönemlerde sırası ile görev yapmaya devam ediyorlar. Yirmi dört saat esasına göre gönüllü çalışıldığından ve yüksek bir performans sergilendiğinden dörder gün ara ile gönüllüler sürekli değişiyor. Bu organizasyon sayesinde ilaç hizmeti kesintisiz ve tam olarak devam ediyor.
Bir afet anında; devletin elinin yetişemediği bir noktada STK’ ların olması vatandaşa hizmetin ulaşmasını hayatta kalmasını sağlamak açısından son derece önemli. O yüzden STK’ ların güçlendirilmesi çok önemli. Sivil Toplum Kuruşları aslında insanın kocaman bir bütüne; iyiye güzele hizmet etmesi için de fırsat sunmuş oluyor. İşte öyle anlarda koskocaman bir bütüne hizmet etmenin kadim duygusu çöküyor insanın yüreğine. Şifaya vesile olmanın derin mutluluğu. Bir balonla gözünde güneş doğan çocukları görüyorsun ve her şeye rağmen hayat devam ediyor diyorsun. Artık ölmeyelim diyorsun.
Her şeye rağmen hayat devam ediyor. Binlercemiz bu hayattan göçtü gitti. Geri kalan depremzedelerin hiçbir şeyi kalmadı. Onlar sınavlarını verdiler ; bundan sonrası artık bizim sınavımız.
Yorum Yazın