90 yaşındaki sevgili annem bir ay önce düşüp sol uyluk kemiğini kırmıştı. Önceleri kalbi yetersiz diye kardiyologlar operasyona izin vermedikleri için acilden servisine yattığımız sevgili doktorumuz prosedür böyle diyerek annemi kırık bacağıyla acı içinde eve göndermeye çalıştı. Ne gariptir ki araya hatırı sayılır insanlar girince, bizde imzaya verince hemen ameliyata alındı. İlk maceramız böyle başladı. Operasyonu gerçekleştiren doktorumuza ve ekibine teşekkür ediyor, saygılarımızı sunuyoruz.
***
Operasyonun ardından annem yürüyemediği için evde pansuman sürecimiz başladı. Buradan o süreçte bize ilgi ve yardımlarını esirgemeyen, Perşembe İlçe Sağlık Müdürümüz sayın Doktor İsmet Kolomuç’a, hemşiremiz Zümrüt Akoluk hanıma ve sağlık memurumuz Fikret Bilir kardeşime teşekkürlerimi sunuyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. Evde hasta bakım servisi elemanlarına ve hasta nakil aracı çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum.
***
Gelelim sözün özüne. Ordu Araştırma Hastanesi’nde bulunan evde bakım servisini hasta nakil aracı için arıyorum çünkü bir hafta önceden randevu almalıymışım. Önceden servislerine uğramıştım. Üç dört kişiyi daracık odaya sıkıştırmışlar. Dosyalar sandalyelerin üzerinde, buyurun oturun diyorlar ama nereye? Bu arada randevu için günlerden Pazartesi kendimi tanıtıyorum aynen şöyle diyorum: Perşembe’den arıyorum adım şu, annem şu, bir dahaki salı günü galiba ayın 17’si olacak Perşembe’ye hasta nakil aracı gönderir misiniz?
Karşıdan cevap: Kesin gün söyler misiniz beyefendi.
Bu Salı değil bir dahaki Salı diyorum.
Karşıdaki bayan: Ya bakın beyefendi burası randevu almak için aranıyor. Lütfen kesin günü öğrenin ve bizi öyle arayın.
Ablam bu gibi durumlarda sizin önünüzde takvim yok mu?
Size yardımcı olacağız beyefendi kapatın iyice öğrenin, bizi öyle arayın.
Tak telefon kapanır!
Gerçeği öğrenirim tekrar ararım. Çok uzatmayayım mutabık kalırız ancak yüzüme telefon kapandığı için biraz içerlerim. Benim yüzüme hanginiz telefon kapattı?
Çok ayıp, çok kabasınız. Siz insanlara hep böylemi davranıyorsunuz?
Ben kapattım beyefendi, siz bizi hiç anlamıyorsunuz.
Tamam da bu yüzüme telefon kapatmanızı gerektirmiyor. Çok ayıp! Biz eski telefoncuyuz bize ana avrat küfür edilmeden biz hiç kimsenin yüzüne telefon kapatmadık.
Tamam tamam beyefendi randevu kaydınız yapıldı. Tırınk telefon yine yüzüme kapanıyor ve o malum gün geliyor.
Biz evin önünde sedye ekibi olarak beklerken telefonum çalıyor, “Beyefendi siz hangi Düz Mahalledesiniz? Biz Ordu’daki Düz Mahallede’yiz burada böyle bir adres yok kardeşim.
Haydaa, “Abicim biz Perşembe’deki Düz Mahalle’de, Avcılar Derneği’nin oradayız” diyorum ve yirmi dakika sonra bir birimize kavuşuyoruz. Randevu düzenleyen hanım herhalde heyecandan adresi böyle baştan savma almış. Her neyse devlet hastanesindeyiz.
***
Kısa keseceğim. Annemin dikişleri alındı geri geleceğiz ama aracın bizi hastanede bırakıp başka hastaya gitmesi gerekiyormuş. Aracın hasta sedyesini ve altındaki elle hasta taşıma adı her neyse onu da alması lazımmış. Annemin altından el sedyesini, annenim bağrışları arasında söküp alıyorlar. Yedeği yokmuş değeri yüz lira, biledin iki yüz lira. Dikişlerimiz alınır, annem sedyeden sedyeye geçecek ya; görevli arkadaş koca devlet hastanesinde bir yedek sedye bulamaz. Bulduğu da duvara perçinlenmiş. Neyse uzun aramalardan sonra acilde bulunur ve saat 10.40 da hasta nakil aracı diğer hastaya gider.
***
Aradan bir buçuk saat geçer, annem sedyede üşür, sıkışır ve acizlenir. Nihayet telefonum çalar görevli arkadaş geçte olsa gelir. Hem ilgili kata çıkarken hem inerken hastane asansöründen şikayetçi olur. Bir türlü sedyedeki hastamızla asansöre binip B1 katına inemeyiz. Aynı asansörde hem yemek hem de ziyaretçiler ve hasta yakınları taşınıyor. Ne yazık ki kimse de zahmet edip yürümüyor. İsyanlardayız koca hastanenin bir tane hasta asansörü olmaz mı? Bu nasıl devrim arkadaş! Neyse annemle olan sedye bacım ve görevli arkadaşla aşağı indi ama ben boş olan emanet sedyeyi aşağıya kata indiremiyorum. Zira beni kimse asansöre almıyor, “sen bununla buraya sığmazsın” deyip bir aşağıya bir yukarıya inip çıkıyorlar. Aradan on beş dakika geçer ve ben halen o boş sedye ile aşağı kata yani acile inemedim ve acile lazım olan sedyeyi yerine koyamadım. Yani duruma isyan ederek sedyeyi acile indiremeden birinci katta bırakmak zorunda kaldım. Ama yetkililere durumu anlattım, sağ olsunlar, “siz üzülmeyin biz bir şekilde alırız” deyince biraz rahatladım. Bir baktım hasta yani annem bacım refakatçi personelimiz beni beklemekte. Neyse geçte olsa yola çıktık.
***
Acil kapısında bizimle gelen refakatçi kardeşimiz de bir telaş bir sıkıntı var. Telefonları susmuyor istem dışı bir konuşmasına kulak misafiri oluyorum. Hastaneden birisi galiba bir bayan onun sırtına giydiği UMKE (Uluslararası Medikal Kurtarma Ekibi) yazılı yelekten dolayı amirlerine şikayet etmişler. Biz derdimize derman ararken insanlar neyle uğraşıyor. Refakatçi, “Ben bu yeleği cepleri benim işime yarıyor diye giyiyorum. Bana işimle ilgili yelek verildi de ben mi giymedim. Zaten benim bu gün ilk iş günüm ne bulduysam onu giydim. Şu an moralim bozuldu, şevkim kayboldu. Çok üzüldüm, amirlerime karşı mahcup oldum. Şikayete ne gerek vardı” diye yakınıp duruyordu. Hay sizin yeleğinize... Koyun can derdinde kasap et derdinde.
***
Bir de hasta nakil araçlarındaki sedyelerin ve alet edevatın ve teçhizatın durumu var. Sedyelerin emniyet kemerleri dandik, kullanılamaz ona hasta emanet edilemez. Elle hasta taşımak için olan sedyeler yetersiz, dikişleri sökülmüş, insana hiç güven vermiyor uzun lafın kısası. Ordu Devlet Hastanemiz hiç güven vermiyor hiç iyi yönetilmiyor. En önemlisi ülkemizin kangreni olan “liyakat” sorunu burayı da sarmış sarmalamış. Yani sizin anlayacağınız sağlıkta yapıldığı söylenilen ve öve öve bitiremedikleri bu sistem, bu devrim benim durumumda olan insanların başına yıkılmış ve biz de altında kalmış durumdayız. Dayısı dümende olanlar, işin kaymağını yiyenler hariç tabi...
***
Buradan hastaneye gelen yüksek makam sahibi insanlara sesleniyorum!
Lütfen çay kahve içmek, sohbet etmek için hastane başhekimini de rahat bırakın. Zira gerçekten ihtiyacı olanlar sizlerin yüzünden ona ulaşamıyor. Ben randevu defterinde adım yazmasına rağmen kırk beş dakika kapısında bekledim ve görüşemedim.
Yazıklar olsun!
Sözüm arif olana arif olan anlar..
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.