Ordu
DOLAR19.0851
EURO20.5437
ALTIN1210.3
Zati ÜRER

Zati ÜRER

Mail: [email protected]

SİYASET HALKA DAYADIRILMADIKÇA…  

Benbencilik yani egoistlik, eski deyimle nefs-i hain düşkünlüğü; üstünlük, seçkinlik ve hükmetme duygusunu tetikler. Bu duygu patlayınca da gözlere kara perde iner, körtaraf olur çıkar insan.2.Dünya Savaşı baş aktörleri Hitler ve Mussolini faşizmi böyle doğdu. Kitlelere yayan da İtalyan F.Tommaso Marinetti’nin öncü olduğu fütürizm (gelecekçilik) edebî akımı. 1909’da Paris’teki  gazete Le Figaro’da bildiri yayınıyla başladılar işe. Ne hikmetse bu akım, faşizme karşı Rus komünist yazarlarına da benbenci emperyalizmi benimsetti. Yani al faşizmi vur komünizme ve de gücü işe-emeğe değil, paraya odaklayan kapitalizme! İslamın istişare, adalet, liyakat, itaat temelli yönetim ilkeleri de yüzyıllar sürecinde benbencilikle yok edildi maalesef! Düşünür ve ediplerimiz de engel olamadı buna. Ne demişti Namık Kemal?Memleket bitti, bitmedi hâlâ sen ben; Bize bu hâl ile bizden büyük olmaz düşmen!Tanzimat Edebiyatı şiirine yansıyan bu yakın tarihimiz de unutulmuştu ki yine yaşamıştık 2002 öncesini. Şimdi ne haldeyiz?

Siyasî parti gruplarından, nedense hep belli kişilerin katıldığı ekranlardaki tartışma programlarından, iletişim kaynağı tüm medya organlarından kitlelere yansıyan genel algı ne? En akıllı benim, hep ben haklıyım, her dem her yerde benim türkülerim söylenip dinlenecek; beğendim, sevdimse iyidir; aski halde mutlaka kötüdür! Tekerrür edecek sanki tarih. İnsanlığın değişmezi mi bu Allah’ım? Vesvese içindeyim. Hen gün Felak ve Nas sûrelerini okuyor, sana sığınıyorum! İdrak gücü ver siyasetçilerimize ve onları körtaraf fikirleriyle kitlelere götüren medyatik seçkinlere! İsveç’in başkentinde banka soygunu sonrası Ruh bilimci Nils Bejerot tespiti Stocholm Sendromu (Açıklaması önceki yazımda) yaşıyorlar. Bu sendromu iyi tanıyorum. 80 darbesinin hemen öncesinde ülkenin her yerinden kendini ilerici seçkin gören solcu aydınların gösterileriyle desteklenmiş siyasî çatışma odağı değil miydi Fatsa? Edebiyatı yanında tez incelemesi, müzikleri bile var burada olup bitenlerin. Gazi Üniversitesinde canlı sunumuyla inceleme konusu yaptığımız, kendisiyle hep iftihar ettiğim, insanların acılarını anlatırımşiirlerimde diyen dostum Fatsalı Dursun Akinet’in Musa Eroğlu bestesi türküsündeki Halil İbrahim kim, şiirdeki el yerine vurulur mısrasının hikâyesi  ne?

Ey ekran tartışma programcıları! Bugün olanlara da ışık ak saçlı şairimizle çok istişarelerimiz oldu. Şiirlerini her yerde kullanmam için yazılı izin de verdi. Dilerseniz getireyim de neler yaşamışız anlatalım size. Bütün partilerin toplamından fazla oyla bağımsız bir belediye başkanı nasıl seçilmişti Fatsa’da? Kimler bağlanmamıştı ki halk mahkemelerinde hak dağıttığı, sömürücü zalimleri dize getirdiği dilden dile dolaştırılıp efsaneleştirilen örgüte ve liderine? Demirel’in Milliyetçi Cephe Hükümetinin atadığı Vali Merhum Reşat Akkaya için CHP vekili Ertuğrul Günay, “Bu Vali derhal defolup gitmelidir!” diye nasıl haykırmıştı aşk ile? Hâlâ kullaklarımda!

Stocolm Sendromunun karşıtı Lima Sendromu. Adını 1996’da Peru’nun Lima kentinden almıştır. Orada Japon Büyükelçiliğinde bir kutlama sırasında yüzlerce insanı rehin alan militanlar, birkaç saat içinde sempati duydukları çoğu kişiyi bırakmışlardır. Marksist-leninist örgütün militanlarının fikir değiştirdiği yayılsa da baskında hepsi öldürüldüğü için gerçek net öğrenilememiştir. Bizde Deniz Gezmiş dışında lima sendromu yaşadığı söylenen olmadı hiç. Gara şehitlerine bile yoktu insaf-vicdan! Şaşılası olan da muhalefet korosunun devleti suçlanması. Emperyalizmin bu vicdan karartma düzeyi düşünülesi değil mi? Diyarbakır anaları da tam yakamadı insaf ateşini, bir vekil zafer işareti yapabildi önlerinde. Belli ki güç aşkı baskın. Ne acı! Bunun farkındalığıyla AB, ülkemizdekinin uzantısı örgüte, İslamafobi propagandası için sinsice kurdurulmuş terör örgütüyle mücadele eden müttefik Suriye Demokratik Gücü dedi. ABD de artık darbelere taraf olmayacağını açıkladı. Erdoğan’ı muhalefete destek vererek oyla devirecekmiş. Güçlendirilmiş parlementer sistem diye eskiyi özleyenler vicdanına sorup cevalasın: Şiddet sendromu senaristlerinin maskeleri ne zaman, nasıl ve kimin dirayet ve cesaretiyle düştü? Şimdi bu kadar açıkça taraf olmaları neden, belli olmuş yeni hesapları karşısında ne yapılmalı?

Kanaat önderleri sorgulaması yapıyorum sürekli. Bu çıkışlar, nice felaketleri savmış halkımızı, ekonomiye rağmen Erdoğan’a daha da kenetledi gidiyor. Taraf anketçiler boş boş atsa da gerçek bu. Dış istihbarat, gerçeği göremez demek ne kadar doğru? Yoksa 80 öncesinde sendromlayıp çeşitli fraksiyonlara ayırdıkları sol örgütlerle ülkücüleri karşıtladıkları gibi şimdi de hep ben diyen bölük pörçük muhalefet korosunu, CHP dostluğunda yepyeni senaryo oyuncuları yapmak mı niyetleri? Halktan şu sorguyu yapabilen çok vicdan dinledim: Bu kadar bölünme organize mi, yoksa kendini dev aynasında gören okumuş cahil mi çoğaldı? Yaşadığı acı tecrübelerle böyle sorgu yapabilen halk, 21 yıl yönetim işi içinde hatası, günahı ve sevabıyla pişmiş iktidar yerine bu muhalefet korosundan kime güvenebilir? Riske girer mi? Liderliği Erdemliler hareketi gibi çevrelenmedikçe ayrı başı çekenler başarılı olabildi mi hiç ki yine aynı yoldalar? Şimdi halkın yakıştırmasıyla okumuş cahil olmamak için akletme ve siyaseti halka dayandırma zamanı.

Halkı noter sayıp yalnızca lider ve yakın çevresinin iradesiyle siyaset devri bitmeli. Siyaset halka dayandırılmadıkçaetki, tepki ve bölünmeler bitmez. Şunu 5 yıldır muhtarlar, STK ve kanaat önderlerinden çok duyuyorum: “Bütün sorunlar-dertler oda, sendika, dernek, çeşitli dayanışma grup ve platformlarında birikiyor ama  onları dinleyen yok! Bu yüzden de doğru bilgi alamıyor suyun başındakiler.”  Bu yakınmanın gereği, gerçek demokrasiye geçişimizin anahtarı. Yapabilirsek belki de tüm dünyaya model oluruz, daha da kimse bizi eleştiremez. Yürütmenin üstünde olacak yasama üyelerini, iletişim teknolojisi desteğiyle seçim çevresi halkının ortak iradesiyle seçme talebi dilden dile hep. Bunun gereğini yapan partiye ilgi olacağı kesin. Aksi halin Faşizm ile Komünizmin oligarşik, kapitalizmin de para benbenciliği mayalı haksız rekabetlere yol açtığını; haksızlığa uğradım diye davasından kopanların git gide arttığını yaşayıp görmedik mi? Yasal halk örgütleri STK yönetimlerine da bukalemun sızıntılar olur elbette ama onların genel kurul oy çokluğuna göre işlem, bu sakıncayı ortadan kaldırmaz mı? Kişi ve yönetimler yanıltılır da çoğunluğa sızmak kolay mı?

Madem halk STK ve kanaat önderleriyle örgütlü. Kitlesel oy çokluğunun bu potansiyelinden yararlanan bir parti niye olmadı hiç de herkes ben ben diyor ve kendini tek lider sayıyor? Siyaset halka dayandırılmadıkça hep en akıllı benim diyenlerin iç çekişmesinden kurtuluş yok? Yıllarca emek verdiğim birçok gençlik korosunun “Ey şehitoğlu şehit! Gücün-ruhun bizde, kalmasın gözün geride ruhun şad olsun şehit!” haykırışını hissetsin herkes, 103. Kez Çanakkale Şehitlerini anma gününde. Şehitlerimize ahdevefa lütfen!

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar