Akademik çalışmalarımın yoğunluğu nedeniyle uzun bir süredir yazılarıma ara vermiştim. Ancak Türkiye ekonomisinin geldiği son durumu, geniş bir perspektifte ve objektif olarak yorumlamak için bu satırları kaleme almak istedim.
Yeni ekonomi modelinin temel amaçları: Hükümetin yeni ekonomi modeli temelde iki unsur üzerine inşa edilmiştir: Bunlardan ilki; düşük faiz politikası yoluyla yatırımların, istihdamın ve büyüme oranının artırılmasıdır. İkincisi ise;TL’nin değeri düşük tutularak ihracatın artırılması ve bu sayede de dış ticaret ve cari işlemler açığının iyileştirilmesi, hatta fazla vermesinin sağlanmasıdır.
Yeni ekonomi modelinin olumlu sonuçları: Yeni ekonomi modeline ilişkin üst paragrafta özetlediğim bazı amaçlara büyük ölçüde ulaşılmıştır. Örneğin, büyüme oranı 2021 yılında %11, 2022’nin ilk çeyreğinde de %7,3 gerçekleşmiştir. 2022 yılının ilk 6 aylık büyüme beklentisi ise %6 civarındadır. Bunun yanı sıra, 2021 yılı işsizlik oranı %12 iken, 2022 yılının Mayıs ayında işsizlik oranı %10,9’a gerilemiştir.
Öte yandan, politika faizinin düşük tutulması, tahvil, bono ve kredi faizlerinin de mevcut enflasyon oranına kıyasla düşük kalmasına yol açmıştır. Burada ifade etmeye çalıştığım şudur: Şu anda devletin piyasadan borçlanma maliyeti %22 ile %26 arasında değişmektedir (tahvil faizleri). Benzer şekilde, bankadan ihtiyaç kredisi aldığımızda da bunun yıllık maliyeti ortalama %25 ile %40 arasındadır. Pek tabii ki bu faiz oranları çok yüksektir. Ancak yıllık enflasyon oranının %80’lerde olduğu dikkate alınırsa, bu oranlar enflasyonun çok altında olan faiz oranlarıdır.
Diğer bir olumlu gelişme de ihracatta yaşanmıştır. 2022 yılı Ocak-Temmuz döneminde ihracat geçen yılın aynı dönemine göre %19,1 oranında artarak 144 milyar dolar gerçekleşmiştir. Son 12 aylık (Temmuz 2021 - Temmuz 2022), yani yıllık ihracat rakamımız ise 248 milyar dolara ulaşarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır.
Yeni ekonomi modelinin olumsuz sonuçları: Bu modelin en önemli olumsuz sonucu, döviz kurlarında yaşanan sert yükselişler olmuştur. Yaklaşık 450 milyar dolar toplam dış borcu olan bir ülkede Merkez Bankası’nın net döviz rezervleri de eksiye düşmüş ise, uygulanması gereken temel politika, dövize olan talebi azaltmak için faiz oranlarının yükseltilmesidir. Siz bunun yerine faiz oranlarını düşürürseniz, pek tabii ki döviz kurları fırlayacaktır. Bu durum, “tansiyonu çıkmış bir hastaya tuzlu ayran içirmek” gibi bir şeydir. Bu hızlı kur artışları ise çok kısa sürede ve yüksek bir oranda enflasyon rakamlarına yansımıştır. Öyle ki, Temmuz 2022 tarihinde açıklanan yıllık Yurtiçi Üretici Fiyatları Endeksi (Yİ-ÜFE) %144,61 ile Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır. Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ise %80’in hemen altında gerçekleşmiştir. Enflasyon oranlarının yükselişinde; pandeminin, Rusya-Ukrayna savaşının, artan enerji ve gıda fiyatlarının etkisi olsa da, ağırlıklı etki döviz kurlarından kaynaklanmıştır.
Evet, büyüme oranımız ve istihdam düzeyimiz artmıştır. Ancak çok yüksek enflasyon oranı yüzünden Türkiye’nin gelir dağılımı öyle bir bozulmuştur ki, bankada ne kadar çok doları, ne kadar çok evi, ne kadar çok arabası olanlar daha zengin olmuş; orta ve düşük gelirli insanların satın alma gücü ve refahı da o nispette azalmıştır. Kısaca, artan büyüme oranlarından çoğu kesim pay alamamıştır.
Evet, ihracatımız Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır. Ancak ithalattan bahseden pek yoktur. Türkiye’nin ithalatı 2022 yılı Ocak-Temmuz döneminde geçen yılın aynı dönemine göre %40,7 oranında artarak 206 milyar dolara ulaşmıştır. İhracattaki %19,1, ithalattaki ise %40,7’lik artış sonucunda, Ocak-Temmuz 2022 döneminde Türkiye’nin dış ticaret açığı (ihracat eksi ithalat) 62 milyar dolara yükselmiştir. Bu, ilk yedi ay için çok yüksek bir dış ticaret açığı rakamıdır.
Hükümet bence şunu öngörememiştir. Türkiye ekonomisinin hem yüksek büyümesi hem de cari fazla vermesi bu ekonomik yapıda mümkün değildir. Son kırk yılın verileri de bunu tevsik etmektedir. Çünkü Türkiye’nin yüksek büyüdüğü yıllarda ara malı, yatırım malı ve enerji ithalatı artmakta ve bu da dış ticaret ve cari açığımızı büyütmektedir (küçüldüğü yıllarda da tersi geçerlidir).
Özetle; uygulanan son ekonomik modelin eksileri artılarından çok daha fazla olmuştur. Üç hanelere yükselen enflasyon oranları, halkın satın alma gücünün düşmesi ve gelir dağılımının önemli ölçüde bozulması, bu yeni ekonomik modelin yol açtığı temel sorunlar arasındadır. Dolayısıyla ekonomi yönetiminin piyasa koşullarını daha fazla dikkate alan politikalara yönelmesi, Türkiye’nin lehine olacaktır.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ordu Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ordu Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ordu Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ordu Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.